27 Ağustos 2015 Perşembe

Roman Taslakları 8

Herşey çatlar. O çatlaklardan sızar, yıllardır içinde kalanlar. Belki vakti gelmiştir, belki erken belki de geç kalınmıştır. Farketmez, sızar. İlk çocuğumuz öldüğünde çatladık biz. Zaten ben çatlak gelmiştim bize, sen de. Bizim evde kırılan, çatlayan şeyler atılmazdı. Tamir edildi. Ben de öyle yaptım. Ya da yaptığımı sandım. Belki de sadece üstünü örttüm, biraz tutkal, biraz boya ve rafa kaldırınca çatlakları hiç görünmedi. Kimse benim bildiğimi, senin bildiğini bilmedi. Halbuki evliliğimiz tam da orta yerinden çatlamıştı. Sonrasında aramıza giren sessizlikler, konuşulmamış herşey büyüdü, oluruna bıraktık. Senin o çatlaklara bakacak gücün olmadı bense her gün baktım, kurcaladım, zaman acıları harmanladı, sardı, sarmaladı, çığlıklarımızı o çatlaklara gömdü. Sonradan gelen iki kızımız kapatamadı hiç bir zaman o çatlakları. Evliliğimiz kırık bir vazo, çocuklarımız su arayan, korunması gereken, doyurulmaya muhtaç çiçeklerdi. Bizde yapılabilecek tek şeyi yaptık o gün. Vazoyu el birliği ile yapıştırdık. Tutkalı daha kalın sürdük, boyasına daha çok özen gösterdik. O iki çiçek vazonun içindeki o suda büyüdü. Çiçeğe görünmez çatlaklar ama hep hissettiklerini bildim. Sinirli oldu biri. Hep kızgın, herşeyde kusur arayan, hayata güvenmeyen bir kadına dönüştü. Diğeri suda öfke kalmayınca kalan her ne varsa onları aldı. Onun rengi daha canlı, yüzü daha aydınlık oldu. Onlar o çatlak vazoda birbirlerine kenetlendiler, neyle savaşmaları gerektiğini bilmeden neye karşı koruduklarını bilmeden savaştılar. Ben. Ben vazodaki çatlakları farketmesinler derken, hergün o çatlakları kontrol altında tutarken çiçeklere bakmayı unuttum. Asla terk etmem çocuklarımı derken, onların gözü önünde gitmeden gittim hayatlarından. Annem benden daha cesur çıktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder