Hiç söylenmemiş
sözleri ortaya dökmek için karşımda oturuyorsun. Konuşulmayacak şeyler olduğunu
biliyordum. Sen hep bilmiştin. Söyleyeceklerin bendeki yaraların kabuklarını
kaldıracak, nefes aldıracak, yaraların iyileşmesi için havaya izin verecek, sen
bilmiyorsun.
“Ben...” Başını
çevirip kepenklerini kapatmaya başlayan geceye bakıyorsun.
Bir sırrın döküldüğü an orada olmanın çocuksu heyecanı, garip açlığı içimi kaplıyor.
Başka kadınların mantılar açtığı, babamın gizli gizli gece yarıları içki
aradığı, gelen her teyzenin mutlaka bir tabak yemek sunduğu, dibi boşalmış
şişelerin sabahları sırt çantamın yanına dizildiği, senin giderken bıraktığın mektubu
bulduğum o mutfakta karşılıklı oturuyoruz. Domates biber satan bir adamın sesi uzaklaşıyor.
Eskisi gibi seni götürmüyor zihnimden. Bekliyorum.
Saçların ağarmış,
yaşla burnun genişlemiş, gözlerindeki ışık usul usul sönmeye yüz tutmuş,
ellerinde yılların izleri yol yol ilerlemiş. Anlatacaklarının ağırlığı
omuzlarına oturmuş, kurtulmanın ümidi ile kaçma isteği arasına sıkışmış, hareket eden
ayaklarınla masanın ayağına vuruyorsun.
“Hık demiş
burnundan düşmüş” lafı hep bizim için söylenirdi. Bir zamanlar gururla duymak
için can attığım o sözün içi boşalmış aramızdaki masada öylece duruyor.
Dolduramadığım bir çok anımın arasındaki boşluklar, içimdeki belli belirsiz bir
öfke. On yaşımda, ailemizin tam orta yerine düşen bombanın bıraktığı tahribatın
arasından ayıklayıp bir türlü bir araya getiremediğim parçalarımı sunuyorum sana
bu akşam. Anlat istiyorum, kelimelerin şimdi dağılan parçalarıma tutkal olsun,
eğri ya da doğru bir hikaye sunsun bana istiyorum. Çünkü evime, aileme yine
bomba düştü anne. Sığınacak tek yerim senin dolduracağına inandığım
boşluklarım.
“O teyzeler...”
yine duruyor, bu sefer gözlerimin içine dalıp dip köşe ruhumu dolaşıyorsun.
Belki gözlerinde yakaladığım acıdır. Bilemiyorum. Bekliyorum “O teyzeler...hep
vardı.” Uzun süredir anılarımın arasında boş duran yerlere umduğum nefes
giremiyor. Acıyor bir yerlerim. Kırk yıl önce patlayan bombanın sesi uğulduyor
kulaklarımda. Ağızın oynuyor, duyamıyorum.