7 Mart 2013 Perşembe

Palto

"Neden her gece onu ağaca asıyorsun?"
O'nunla ateşin etrafında oturduğumuz gecelerden birinde sormuştum bu soruyu. Çok soru sormazdım ama içimde biriken merak beni kendi doğrularımdan uzaklaştırmış, içimde cesareti biriktirmiş ve ateşin sıcağına kaptırtmıştı. Günlerdir topladığım cesaret dudaklarımdan geceye döküldüğü anda pişmanlığım kendini göstermişti ve sözlerimi geri koymanın bir yolu olmadığını bilerek sadece yanıt verir diye dua etmiştim.
Uzun bir sessizlik girmişti gecemize. Hastalandığım gecelerde annemin üzerime örttüğü yorganların ağırlığıyla üzerime almıştım o sessizliği.
"Geç oldu. Yarın yolumuz uzun. Uyu biraz." Kalkıp giderken üzerimdeki o ağırlığı da sıyırıp almış, rüzgarı ateşi söndürmüş beni ise gecenin soğuğunda çırılçıplak kalmışım gibi utanç içinde bırakmıştı, neye utandığımı ise bilememiştim.
Ağaçta asılı duran paltoya uzun uzun bakmıştım. Her gece astığı o rengarenk paltosuna benim uyuduğumu düşündüğünde cebinden çıkardığı görünmez acıları diktiğini görmüştüm.  Sabahları ağaçtan aldığında ağaç daha bir yorgun, palto daha bir renkli gelirdi gözüme. Ama o zamanlar henüz zihni hayallerle dolu 14 yaşında bir genç kızdım. Bunlar kimseye anlatamayacağım, utanç veren saçma kurgularım gibi gelirdi bana. Aslında gerçeğe ne kadar yakın olduğumu ancak yıllar sonra O gittiğinde ve tek başıma dolaşmaya başladığımda anlayacaktım. Ama o akşam sorduğum saçma sorunun utancı ile  ateşten kalan korun sıcağına sokulup onu uzaklaştırdığım için kendimi suçlayarak uykuya daldım. Rüyalarımda yine annem vardı...yine palto vardı.