11 Ağustos 2012 Cumartesi

Üşüyen ruhlar

"Bu taraftan...lütfen...bu taraftan" Sakin ama kararlı bir ses ile beyaz takım elbiseli adam gelenlere yol göstermeye çalışıyordu. Şaşkın bakıyor, önlerindeki sırayı takip ediyorlardı.
"Anlamıyorum" dedi gelenlerden biri.
"Biliyorum" dedi. "Merak etme amca birazdan herşeyi açıklayacaklar". Fazla bilgi vermek iyi değildi. İlk zamanlar anlatmaya çalışırdı ama kafaları daha da karışıyordu o zaman.
Sırayla ilerleyen insan yığını bir çizgiye kadar ilerliyor orada onlara soru soran birkaç beyaz takım elbiseli adamı da geçtikten sonra çizginin arkasındaki 3 kapıdan birine gönderiliyordu. Yaşlı adamı izledi. Beyaz takım elbiseli arkadaşlarından biri yaşlı adama ilk soruyu sordu. "Ne yapıyordun buraya gelmeden önce?" Gözlüklerini takıp çıkartan, etrafa bakan ama hiç birşey anlamayan gözlerinde paniği açık açık okunan amca "Bahçemde çiçekleri suluyordum evladım...anlamıyorum" dedi.
Beyaz takım elbiseli adam ikinci soruya geçti.
"Sen ne zaman doğdun?"
Yaşlı amcanın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi bu sefer. Gözleri uzaklara daldı.
"Ne zaman doğdun?" diye tekrarladı beyaz takım elbiseli adam.
"Annem kardelenler açtığında doğduğumu söylerdi" dedi.
Beyaz takım elbiseli adam ilk defa başını kaldırdı ve yaşlı amcaya baktı.
"Üşüyor musun amca?" diye sordu.
"Çok yavrum...çok üşüyorum. Ne soğuk sizin burası" dedi.
Beyaz takım elbiseli adam gülümsedi. Elindeki not defterini yanındaki arkadaşına verdi. Yaşlı adamın omzuna elini attı. "Gel amca, biraz seni ısıtalım" dedi... Birlikte yürüdüler. 3 beyaz kapıdan hiç birine girmediler. Uzakta duran rengarenk bir çadıra doğru ilerlediler. Üzerinde "üşümüş ruhlar çadırı" yazıyordu. Günün gösterisi panosunda "Masalcı" vardı...