2 Eylül 2015 Çarşamba

Roman Taslakları 9

İnsan kendi çocuğunu nasıl terk eder anne? Kendi içinden çıkarttığını, parçanı bırakıp gidecek kadar seni iten, dayanamayacak kadar daraltan neydi? İçim boş. O boşluğa dalıyorum. Kuyulara dalma kızım derdin. Dalıyorum, belki de sana inat. Dokuz muydum, on mu? kim bilir. Sen hatırlıyor musun anne? Okul sonrasındaydı. Mutfakta sıcak börek, çantamda sana anlatacaklarımla eve geldim. Soğuk, kokusuz bir mutfakta oturan babamı buldum. "Annem?" Garip bir soru aslında. "Çıktı. Gelir" demişti. Herşeyi belki de o an anlamıştım. Belki de bir yanım senin gideceğini hep bildi, hep tedirgin yaşadım. O güne ait hatırladığım bir rahatlama hissi var, bir yere yerleştiremediğim. Babam sandviç yaptı bana, salamlı, kaşarlı. Yavan, kuru, tatsız bir geceye uygun tatsız, sessiz bir sofrada yedim sandviçimi; çantamı odaya koymadan, formamı değiştirmeden. Buzdolabının mekanik uğultusu, sokaktan geçen arabaların yağmur suyunu delen lastikleri, giderek uzaklaşan motor sesleri seni evimizden, o mutfaktan, benim yaşamımdan aldı götürdü. Ağır bir boşluğa karardı gece. Babam gazeteye bakar gibi oturdu. Sayfa çevirmedi. Arada telefon gelince "Bilmiyorum" dedi sık sık o gece arayanlara. Ne bir mektup, ne bir açıklama vermeden yok oldun anne. Jack denen o pezevenkle Hindistan'ın ve birbirinizin her köşesini keşfederken hiç mi düşünmedin okuldan eve geldiğimde karşılaşacağım o soğuk mutfağı. İnsan kendi çocuğunu nasıl terk eder anne? "Baban vardı kızım" demiştin yıllar sonra sana sorduğumda. Babam. Kendin tahammül edemediğin adamı bana bırakıp gittin anne.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder