19 Kasım 2016 Cumartesi

Kalabalık

İçimde bir kalabalık dolanıyor. Kadınlar, erkekler, çocuklar. Konuşmadan, birbirlerine dokunmadan geçiyorlar. Ne yaptıkları belli değil. Yüzleri gülmüyor, omuzları düşük. Yollara dökülmüş renkli iplikler. Birisi kesmiş, kimse farketmemiş. Aralarındaki bağların yokluğundan habersiz yürüyorlar. Yemek yiyorlar, sokaklarda geziyorlar, dükkanların renkli, süslü hayallerine kanıp, ceplerinden çıkarttıkları kağıt parçalarını uzatıyorlar. Paketlerle taşıyorlar soğuk evlerine cansız mutlulukları. Kurulmuş bebekler, yüzlerinde fabrikadan çıkan bir gülümseme, çocuklara yakışmayan kırmızı dudaklarla, rimelli kirpiklerle, sırtlarındaki kurgular bitene kadar dans ediyor. Güldürüyor bazen insanları. Paketlerden yemek yiyor, kutudaki dünyaya dalıp geceyi tamamlamayı bekliyorlar. Gözleri kapanıyor, kapıları açılırken gerçek dünyaların. Karanlık odalarda sürekli kayboluyorlar. Çocuklar ağlıyor, adamlar yapmamaları gereken şeyleri yapıyor, kadınlar gözlerini kapatıp susuyor, dudakları mühürlü. Yıllar öncesinden bir kıvılcım düşüyor rahimlere. Sevişmek adına şuursuz çırpınmalar söndürüyor kıvılcımları. Kadınlar uyuyor. Çocuklar rahime düşüyor. Ateşsiz odalarda büyüyor, doğuyor, kız oluyor, oğlan oluyor. Bir canavar yükseliyor toprağın altından. Gözleri kırmızı sarı, dili uzun, silkiniyor, geriniyor, doğruluyor. Kanatlarını tek tek açıyor. Kadınların uykularına süzülüyor, rahimlere üflüyor. Kıvılcımlar ateş oluyor. Kadınlar derin uykulardan, karanlık odalardan, şuursuz çırpınmalardan uyanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder