19 Şubat 2021 Cuma

Sen


Sen varsın orada şu anda. Tam da benim harf harf bunları klavye tuşlarıyla sayfaya koyduğum sırayla okuyorsun. Senin orada olduğunu bilsem de ilk yazmaya başladığımda sen değilsin dikkatimi verdiğim. Benim. İçimde o kendini anlatmak isteyen hikayelere dikkatim kayıyor onlar şişince çıksınlar diye geliyorum buraya ama bir süre sonra duruluyor ya içim. Başka oyuncaklara başka insanlara dikkatim kayıyor. İnsan malzemesi işte. Hep yan komşunun bahçesinde ne var diye merak ediyor. İşte o zaman seni görüyorum. Sen öyle önemli oluyorsun ki, bir sonraki sabah buraya gelip şöyle rahat rahat içimi dökeyim derken seni görüyorum. Oradasın. Satırlarımı okuyorsun. Soyunamıyorum. Karşı pencerelerden gözetleniyormuşum gibi ama bu sefer saklanmak deil istediğim, senin daha da çok dikkatini çekmek istiyorum. Beni beğen istiyorum. Benim yarattığım satırlara hayran kal, biraz kıskan, ay çok iyi anlatıyorsun, çok güzel yazıyorsun de. Garip bir çocuk ebeveyn ilişkisi bizimki. O yüzden tam açılamıyorum. O zaman neden blog sayfasına yazıyorsun ki... git bir deftere yaz istersen sonra sayfaları yırt at... neden illa herkesin okuyacağı bir yere yazıyorsun ki? İşte o da içimde görülmek isteyen o yanımın marifeti. Defterlere kendim için yazdığımda o geliyor. Çok sıkıcı diyor. Sıkıldım diyor. Kimsenin okumayacağı şeyleri yazmanın ne anlamı var. Biz, ben ve içimdeki sesler aslında meşhur olma derdinde değiliz, biz işe yaramayı seviyoruz. Arkadan bir ses "ben meşhur olmak istiyorum" diye bağırdı ama onu da duymazdan geleceğiz. Güneş var bu sabah Köln'de. Bak yine sana yazdım. Sen olmadan benim sanırım olmamın anlamı çok değişiyor. İyi ki varsın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder