19 Kasım 2015 Perşembe

Roman Taslakları - 15

Terk edilmiş bir çocuktum. Bu hayatta herkes kendine bir hikaye biçer. Anlamlandırmak için tek bir soruna, tek bir suçluya bağlamak isteriz yaşanan onca şeyi. O suçlu asla kendimiz olmaz, hep suçu atacak başkaları buluruz. Benim hikayem bir terk edilme hikayesi ve tek suçlusu annemdi.

O bomboş eve döndüğümde, sandviçlerin yanında bıraktığı, bana yazılmış o mektup kendime biçtiğim hikayenin ilk satırları oldu. Annemin bana hazırladığı sandviçleri, beyaz parlak bir ışığın altında, soğuk bir mutfakta, dışarıda yağan yağmurun sesini dinlerken yedim. Babama yazdığı mektubu hiç okumadım. Babam öldükten sonra, eşyalarının arasında bulduğumda bile okumadım. Yaktım. Onun hikayesinin benimkine bulaşmasını, değiştirmesini hiç istemedim. Annemin bıraktığı boş, soğuk ve sessiz evimizde, bana ait tek hikayeye sımsıkı sarıldım.

Konusu belli olan hikayelerde karakterler bellidir, duruşları nettir. Hikayemi bozacak, onu istemediğim yerlere taşıyacak hiç kimseyi ve hiç birşeyi almadım içime. Tek bir son yazdım hikayeme. Değişmeyecek, mutlaka gerçekleşecek tek bir son yazdım: Bir daha sessiz evlerde, yağmurlu günlerde sandviç yemeyecek, yalnız, istenmeyen ve tercih edilemeyecek kadar değersiz bir baş kahraman asla olmayacaktım.

Cesurdur roman kahramanları. Yaralarını önemsemeden, onlara inat yaşarlar. Zamanla yaralardan geriye bir tek iz kalır. Sadece önünde çırılçıplak soyunup sana dokunmasına izin verdiğin insanlara verilir "Burana ne oldu?" sorusunu sorma hakkı. Özenle seçilir o insanlar. Onlar kararlı, istikrarlı ve asla o ilk satırları sana bir daha yazdırmayacak insanlar olmalıdır.  Bu yüzden yalnız yaşar bir çok kahraman. Acı acıyı çekermiş ve insan ne yazdıysa hikayenin devamı da öyle çıkarmış.

Kocamın yanında hiç çırılçıplak olmadım. Karanlık odalarda, yaralara dokunmadan seviştik. Yıllar alışkanlıkları yaratırken, alışkanlıklar yeni satırları yazdı. Hikaye ben fark etmeden değişti. Hiç ummadığım bir anda, tam da hikayenin sonuna geldiğimi sandığımda fark ettim kalemimin yine aynı satırları yazdığını. Onca savaş, mücadele ve dikkat boşa gitmiş, hikaye başladığı yere dönmüştü. Ben yine terk ediliyordum.

6 Kasım 2015 Cuma

Roman Taslakları 14


Doğru var mıdır anne? Bırakıp gitmek mi, kalıp savaşmak mı? Neyle savaşır ki insan? Öylece duruyorum kendi yaşamımın ortasında ve yine 10 yaşındayım, ve yine bilmiyorum ne yapmam gerektiğini ve yine sana soramıyorum. Hiç savaştım mı ben anne? Ben 10 yaşında neyin savaşını vermeliydim? O sevmediğin orospu teyzelere direnmedim. Bulduğum yerde, her ne kadar ısıtmasa da bulduğum tüm sevgi gösterilerini içime aldım. Geri mi çevirmeliydim anne? Saçımı onlar okşadı. Onlar saçımı okşarken babama kayan gözlerine bakmadım. Niye bakayım ki? O senin kocandı ve sen de yoktun. Babamın beceriksiz olduğunu sen gittikten sonra anladım. Yapamadı tek başına. Ne beni ne evi halledemedi. Sen gidince tepinmedim, günlerce ağlamadım, içime kapanmadım ya da hırçın bir çocuk olmadım hiç. Ben kabul ettim, evde olmayan kokunu, okuldan sonra içime attığım kelimelerimi, hikayelerimi. Soru sormamayı, önüme ne gelirse ona odaklanmayı senin yokluğun öğretti bana. Beklemeyi öğrendim, neyi beklediğimden bir haber. Ve işte şimdi anne, yine bekliyorum. Gitmedim ona, mektupları gösterip hesap sormadım. Ödüm kopuyor anne...gidecek diye. Ben gidenlerin ardından sadece beklemeyi biliyorum. Ben savaşmayı bilmiyorum anne.