27 Mart 2020 Cuma

Kaybolduklarını

Kaybolduklarını ilk zamanlar fark etmemiştik. Geri gelirler sandık. O alışkanlıklar, o varsaydıklarımız, o her gün yaşadıklarımız. Yine eskiden oturduğumuz cafe'de oturup bir flat white içeriz sanmıştık. Geleceğe dair hala aynı hayalleri kurmaya devam ediyor, sadece öteliyoruz sanıyorduk. Dikkatli bakmayı öğrenmemiştik o zamanlar, değerlerimiz değişmişti, onları tanımıyor, ilgilenmiyorduk. O yüzden fark etmemiştik, evin düzeninin nasıl değiştiğini. Kimsenin uğramayacağını bildiğin bir hayata uyandığında insan, yavaş yavaş değişiyordu hayatı. İşte biz onu fark etmemişiz. Hep aynı kıyafetleri giydiğimiz günler sıradan gelmişti. Uzatma kabloları evin garip yerlerine, daha sık oturduğumuz yerlere çekilmişti. Uzun beyaz kablolar salonun ortasından geçiyordu. Umursamadığımızı da fark etmemişiz. Mutfakta dolaba kaldırdıklarımızın tezgahta durmaya başladığını, pek adım atmadığımızı, yavaş yavaş yemeklerin küçüldüğünü, sabah içimizde 'yine mi kahvaltı' duygusuyla uyandığımızı...bunların hiç birini fark etmemişiz. Ama usul usul çekildi bildiklerimiz. Mevsimler penceremizin önünden geçip gitti. Sevdiklerimize bir gün kavuşuruz diye düşünmüştük. Bir kaç aya her şey düzelir demişlerdi. Demelerini istemiştik belki de. Normal'e döneriz dediklerinde normalin bir daha gelmeyeceğini, yeni bir 'normal' oluşmaya başladığını çok sonradan anladık. Aylar ayları kovaladı, yıllar oldu. Birbirimizden ayrı düştük, ulaşamadık. Sınırlar kalktı. Duvarlar örüldü. Birleşmesi, bir olması, ortak bir kaderde buluşması gereken bizler, bize sunulan fırsattan o kadar korktuk ki evlere kapanınca içimize de kapandık. Ülkeler bölündü. Mahalleler duvarlarla örüldü ve geçişler yasaklandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder