9 Ocak 2018 Salı

Eski

Eski bir sokakta unutulmuş bir evde yaşardı. Gözleri artık görmüyor, dünyada tanıdığı kalmamıştı. Tabii bakkalın çırağı Hasan'ı saymazsan. Genç çocuk ona her gün uğruyor "Hayriye teyze, bir ihtiyacın var mı?" diye soruyordu. Her sabah saat tam sekiz olduğunda uğrardı. Mutlaka birisine ekmek götürürken ya da bakkal dükkanına dönerken ihmal etmez kapıyı çalar, yaşlı kadının her seferinde "yok evladım" demesinden sıkılmaz, "tamam sen beni ararsın bir şey olursa" der, sonra hızla köşeyi dönüp kaybolurdu. Belki de Hayriye hanımın bütün gün duyduğu tek insan sesi Hasan'ınkiydi. Her sabah düzenli olarak 6:30'da kalkar, yüzünü yıkar, dişlerini takar, giyinir, mutfakta çayı demlemeye giderdi. Artık gözleri de o kadar iyi görmüyordu. Görseydi Hasan'ın fark ettiği, kazağında yer etmiş lekeleri o da fark eder, hemen leke çıkartan bir şey isterdi Hasan'dan. Mutfak tezgahında kalan kırıntıları da seçmiyordu gözleri artık. Oysa ki eskiden mutfağına çok özen gösterirdi. O sabah Hayriye hanım yine 6:30'da kalktı. Yüzünü yıkadı, dişlerini taktı, giyindi ve mutfağa girdiğinde Hasan'a bir kek yapmaya karar verdi. Çocuk iyi bir çocuktu. Ona bir keresinde bahşiş vermeye kalkmış, sonra da oğlanın yüzündeki utancı, şaşkınlığı fark edip, sesindeki paniği duyunca bir daha asla böyle bir şey yapmamaya yemin etmişti. İnsanlar artık eskisi gibi değildi ki. Çoğu karşılıksız bir söz bile söylemezken, Hasan başka bir dünyadan gelmiş gibi gelirdi Hayriye Hanıma. En iyisi ona bugün kek yapmak olacaktı. O gün Hayriye hanım, un'daki böcekleri görmedi, şeker yerine tuz kattığını fark etmedi, kırdığı yumurtaların kabuklarını da kekin içine kattığını anlamadı. Limonu rendelerken, suyunu akıttığını, kekin iyice karışmadığını da anlamadı. Bunların hepsini görebilseydi belki de fırını açtığında, gaz ayarını göz kararı yapınca, ateşlenmediğini de fark ederdi... Hasan saat 8'de kapıyı çaldığında da açardı kapıyı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder