Ah! Bir bilseniz. Ama nereden bileceksiniz
ki, tanışmadık daha. Gerçi insanlar artık bu devirde ne kadar tanışıyorlar onu
da bilmiyorum. Hay Allah, menekşeler susuz kalmış. Pardon, sulayıp geliyorum.
İsterseniz siz de gelin böyle. Biraz yürümek iyidir. Ben eskiden çok yürürdüm.
Koşardım bir de. Bir kaç kez maratona bile katılmıştım. Biliyorum, ayaklarıma,
bileklerime bakıyorsunuz. Bunu söylediğimde zaten hep sizin bu bakışınızla
karşılaşıyorum. Yaşlılık işte. Yer çekimine teslim olan şeyler sadece bu memeler
olmuyor. Güzel sizinkiler. Yapma mı? Kusuruma bakmayın, bu aralar bu silikon
meme modası yaygınmış. Sizin kiler de öyle dik durunca. Sütyenden demek. Kahve
yapayım mı? Dün torunlar kurabiye yapmışlar, getirdiler, yanına da onlardan
koyarım. Pencerenin önü güzel oluyor. Oturur orada içeriz. Yağmur da pek güzel
yağıyor. Sevmez misiniz? Neden? Herkes yazı sever. Yaz tembellik mevsimidir.
Eskiden ne yatardım şu güneşin altında ama sonradan görüyorsunuz, korunmayınca
bu deri böyle kösele gibi oluyor. Gerçi artık dokunan da kalmadı. Evet, eşim,
Arif’in babası gideli çok oldu. Kırk beş yıl evliydik biz. Olur, olur evladım.
Arif iyi çocuktur. Sen de aklı başı yerinde bir kıza benziyorsun, neden olmasın
ki? Süt? Ben koyarım çocuğum, elimiz ayağımız tutuyor hala. Kurabiyelere sen
uzan ama. Şurada, o en üst rafta..hah onlar! Boy gidiyor benim yaşıma gelince
ama maşallah sende hepimize yetecek kadar var. Arif sever uzun boylu kadınları.