tag:blogger.com,1999:blog-50908578015905738702024-02-08T09:26:43.469+03:00Hepsi 6 dakika6 dakikalık yazılar...saçmalama hakkı, özgür yazma, serbest yazılar...hepsi sadece günde 6 dakikaYeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.comBlogger78125tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-5317516929998821722021-02-28T10:53:00.002+03:002021-02-28T10:53:10.846+03:00Nadiren<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN0oKXJZpgakYPmLPP7OttS0DlxcMF8rczOcLQXlLkkN8u5kiTv9vZClZ1h3fLbF1Rc3CUvSsLG60IVx5b_fUMK4dLDmxdca0BEYW5knQSOodnwqkEFMmK_7AucPGggFxKBtJEUbGXZT8/s2048/20210228_083528.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN0oKXJZpgakYPmLPP7OttS0DlxcMF8rczOcLQXlLkkN8u5kiTv9vZClZ1h3fLbF1Rc3CUvSsLG60IVx5b_fUMK4dLDmxdca0BEYW5knQSOodnwqkEFMmK_7AucPGggFxKBtJEUbGXZT8/s320/20210228_083528.jpg" width="320" /></a></div>Nadiren giderdik dedim ama aslında önce Nadiren gelirdi diyecektim. Evet o Nadiren'i büyük harfle başlattım, hem de cümle ortasında çünkü cümlenin başına gelecekti ama diğeri geldi önce ayrıca burası Almanya ve burada garip kelimeler cümle ortasında büyük harfle başlıyor. Neyse yazıma döneyim. Kelimeler işte. Öyle gelip gidiyorlar zihnimde. Seslere takılıyorum, makineler çalışıyor, arabalar geçiyor, kilise çanları çalıyor. Bir şehri resmetmek. Gitmeliyim. Şehrin her yerinde oturup resim çekmeli, çizmeli, sonra da yazmalıyım. Ne garip bir şey. Önce bir görüntü geliyor zihnime. Sonra onu yazmak istiyorum ama nereden? Bir başlıyorum sonra zaman geliyor. Beni geçmişte anlat diyor. Mekan yerleşmeye başlıyor. O bankta oturan kadına ben sağdan mı soldan mı yaklaşsam bilmiyorum artık. Nereden hikayesine girmeliyim. Ya da hikayesini mi anlatmalıyım? Ne yapmalıyım, işte onu bilmiyorum. Her şeyi bir anda anlatmak isterken elim hızlanıyor. Koşarak her şeyi anlatmaya çalışıyor. Multi-tasking yapıyor elim, zihnim. Kahve lazım. Bu geldi şimdi de. Sonra masadaki kahven soğuyor dedi bir ses. Sonra dur hızlan dedi. Evet o iki komutu birden verdi. Sabah sabah bütün makine devreye girdi. Isıyı fark ediyorum. Sokakta bir çocuk papa dedi bir adam gür sesiyle yanıt verdi. Almanca ne dediklerini anlamaya çalışmıyorum. Dağılıyor her şey sonra ve birden boşluk. Sadece bir boşluk. Bilgisayar ekranı gibi donuyor zihnim. Verileri işlemeye çalışıyor. Dur diyor. Öyle geliyor o boşluk ve o bankta oturan kadını anlatma hevesimi de alıp yutuyor. Yazsam ne olacak diyorum. Ay bir insanla daha tanışmak, kimdir, nedir, neden o banka gelmiş bilmek yorucu geliyor. Nasılsa herkes her şey aynı diyor, kesip atıyorum. Bu sabah ilk defa penceremin önünden kuşlar uçuyor ve kuş sesleri var. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-69054770228677363962021-02-19T11:16:00.003+03:002021-02-19T11:16:36.974+03:00Sen<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjs-SXFC0n7moGvJVU33ep82zcBmNRFQOad1f4g50mtOwQbO9DEhmLCIYPGyzWhfpWZYqsMxYb94YZFoDnfyjCOotf1jfubUozYRL8m2FQa0n84tg63VL9bWAzHjA1u517lixt61rw7Tg/s500/c759ae8b1575a9aac36a7f6119e046df.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="372" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjs-SXFC0n7moGvJVU33ep82zcBmNRFQOad1f4g50mtOwQbO9DEhmLCIYPGyzWhfpWZYqsMxYb94YZFoDnfyjCOotf1jfubUozYRL8m2FQa0n84tg63VL9bWAzHjA1u517lixt61rw7Tg/s320/c759ae8b1575a9aac36a7f6119e046df.jpg" /></a></div><br />Sen varsın orada şu anda. Tam da benim harf harf bunları klavye tuşlarıyla sayfaya koyduğum sırayla okuyorsun. Senin orada olduğunu bilsem de ilk yazmaya başladığımda sen değilsin dikkatimi verdiğim. Benim. İçimde o kendini anlatmak isteyen hikayelere dikkatim kayıyor onlar şişince çıksınlar diye geliyorum buraya ama bir süre sonra duruluyor ya içim. Başka oyuncaklara başka insanlara dikkatim kayıyor. İnsan malzemesi işte. Hep yan komşunun bahçesinde ne var diye merak ediyor. İşte o zaman seni görüyorum. Sen öyle önemli oluyorsun ki, bir sonraki sabah buraya gelip şöyle rahat rahat içimi dökeyim derken seni görüyorum. Oradasın. Satırlarımı okuyorsun. Soyunamıyorum. Karşı pencerelerden gözetleniyormuşum gibi ama bu sefer saklanmak deil istediğim, senin daha da çok dikkatini çekmek istiyorum. Beni beğen istiyorum. Benim yarattığım satırlara hayran kal, biraz kıskan, ay çok iyi anlatıyorsun, çok güzel yazıyorsun de. Garip bir çocuk ebeveyn ilişkisi bizimki. O yüzden tam açılamıyorum. O zaman neden blog sayfasına yazıyorsun ki... git bir deftere yaz istersen sonra sayfaları yırt at... neden illa herkesin okuyacağı bir yere yazıyorsun ki? İşte o da içimde görülmek isteyen o yanımın marifeti. Defterlere kendim için yazdığımda o geliyor. Çok sıkıcı diyor. Sıkıldım diyor. Kimsenin okumayacağı şeyleri yazmanın ne anlamı var. Biz, ben ve içimdeki sesler aslında meşhur olma derdinde değiliz, biz işe yaramayı seviyoruz. Arkadan bir ses "ben meşhur olmak istiyorum" diye bağırdı ama onu da duymazdan geleceğiz. Güneş var bu sabah Köln'de. Bak yine sana yazdım. Sen olmadan benim sanırım olmamın anlamı çok değişiyor. İyi ki varsın. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-46986848392874758822021-02-18T19:20:00.003+03:002021-02-18T19:20:40.650+03:00Daraldım<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg67NqG8RxHtTcA8bGlalugTf2S4pWrHqHqh0aNs_yjZBEY_0KeUE-yBCMRAInXLDuVx2LSYhBa3XaAdN1Pt8kXsPIvWfTZhh3m3CYSdRSnixIbP3ohfwU3jaQRROcgvicNAcX-oE9yXYk/s1020/scream.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="1020" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg67NqG8RxHtTcA8bGlalugTf2S4pWrHqHqh0aNs_yjZBEY_0KeUE-yBCMRAInXLDuVx2LSYhBa3XaAdN1Pt8kXsPIvWfTZhh3m3CYSdRSnixIbP3ohfwU3jaQRROcgvicNAcX-oE9yXYk/s320/scream.jpg" width="320" /></a></div><br />Öyle böyle değil. Feci daraldım. Evin içinde dön dolaş. Dışarıda yağmur. Kadın sohbeti özledim. Ama şöyle canlı canlı, enerjilerimiz birbirine aksın öyle bir sohbet. İçimde büyüyor bir şeyler. Bağırmak, kocaman offflarla seslenmek istiyorum. Köpek olsaydım. Koltukta oturup uyurdum. Yemek saatini beklerdim. Sonra da birisi beni dışarı çıkarsın diye beklerdim. Hayat o kadar basit olurdu. Keşkelerim olmasaydı diyor Tarkan. Canlı bir şeyler dinleyeyim dedim. Bir diskotekteyim. Kaldı mı onlardan bilmiyorum ama benim hafızamda var işte. Orada bangır bangır Tarkan çalıyor ve ben yirmili yaşlarımdayım. Zıplıyorum, eller havaya modunda dans ediyorum. Böyle bir anım var mı? Var herhalde. Silinmiyor hatıralar diyor Tarkan. Siliniyor valla. Bende boş bir tahta. Şimdi Ajda girdi Sardı korkular dedi. Haksızlıklar dedi. Bambaşka olacak diyor. Canlan diyorum kendime. O boing boing sesi var müzikte. Disko şarkıları bunlar. Şimdikiler sevmez bunları. Biz yazları bunlara dans ederdik açık hava diskoteklerinde. Aşık olurdun. İnsanın canı sıkılınca neden aşk düşünüyor. Her seferinde onu düşününce de aklıma Robert Johnson'ın aradığın aşk değil kendi potansiyelin olarak yorumladığım ama tam kelimelerini hatırlamadığım sözleri geliyor. Bunları neden yazıyorum. Ne işe yarayacak böyle yazmak. İşin var Yeşim kızım. Otur işin yap. Napıyorsun? Bitmedi ki şu altı dakika. Acımadın bana diyor Ajda. Oh olsun artık başım yukarıda diyor. Hayat ne zaman bitecek bilemiyoruz. Bir gün varsın ve önünde upuzun yıllar var sanıyorsun. Sonra küt. Bir saniyede bitiyor her şey. Nereye gidiyorsun? Sen o beden değilsinki sadece. Bedeni bırakan yanın ne? Nereye gider? Devam eder mi? Sen gidince geride kalanlar ne oluyor? Bu kadar acı gerekli mi diyorum ama hemen o diğer sesim çıkıyor sahneye...acı olmadan diğeri olmaz diyor. Haklı biliyorum ama şu anda onu sahneden ittirip atmak istiyorum. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-85235221700680440082021-02-18T03:56:00.004+03:002021-02-18T03:56:50.943+03:00Akşam<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMSF7T8l5Vn6wsUFXFplfna-jPikmNjn3MLkAEdE7PgH2rM6LkVUVUqaemVZgrzk_WicLlvrc91D8D3B4ifzjtbZyEVzvwChN5OeeoQi-ZoozghK7brmIRE5ruU9kyRBeAEmMCYfSFHco/s2048/20210215_163544.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMSF7T8l5Vn6wsUFXFplfna-jPikmNjn3MLkAEdE7PgH2rM6LkVUVUqaemVZgrzk_WicLlvrc91D8D3B4ifzjtbZyEVzvwChN5OeeoQi-ZoozghK7brmIRE5ruU9kyRBeAEmMCYfSFHco/s320/20210215_163544.jpg" width="320" /></a></div><br />Akşam ama belki de sabah denebilir. Saat iki olacak on dakika sonra. Köpekler benimle. Evi temizledim bugün. Yere yalınayak basınca pürüzsüz, tozsuz kayıyor tabanlarım. Her bastığımda temizlemiş olmanın keyfini yaşıyorum. 52 m2 temizlemek kolaymış. Bir zamanlar bir kamp fikrim vardı. Herkes kampa vardığında odasında bir kova, temizlik malzemesi paspas bulacaktı. Kamp çalışmasına geçmeden önce herkes kendi odasına sahip çıkmak için temizliğini kendi yapacaktı. Ortak alanı da çalışma başlamadan önce beraber temizleyecektik. Bana fikir nefis gelmişti ama sonra uyarıldım. Türkiye'de insanlar para ödedikleri bir eğitimde hizmet bekler, temizlik yapmak istemez dendi. Ben de dinledim. Ama o kamp hala kalbimde. Bir insanın kendi alanına sahip çıkmasının en güzel yollarından biri o alanı temizlemektir bence. Mesela bugün saksılardan birinin aynı zamanda ışık olduğunu keşfettim. Bir kaç eşyanın yerini değiştirince daha sevimli olduğunu gördüm. Akşam eve gelince temiz evin beni karşılaması iyi geldi, hem de benim geldi. Şimdi bu masaya da alışıyorum. Neden çiçeklerim yok burada diye düşündüm bugün. Sanırım yarın pencere önüne çiçek alacağım. Yatmak lazım artık. Geç oldu. Ama bu saatleri çok seviyorum. Yine de yatmalıyım. Ben yatmadan bu köpekler de yatmayacak o kesin. Yanı başımda durmuş uyuyor numarası yapıyorlar ama arada gözler açılıyor, bna bakıp ufak bir itiraz vızıltısı çıkartıyorlar. İyi geceler Köln. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-86446634813739131542021-02-17T17:16:00.000+03:002021-02-17T17:16:01.214+03:00Elektrik Süpürgesi<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO50pASmTr-VtGj2yXZ9NNVbnqnG55WykbCtEXHDGofKR3aY0PHJrUuh6xXAfrbR-wFbqi4FQQEyddEKeIGXhFAg0xvnXDNJdpoMgCRThWQ1C3dfRd77YtLYZl38AeUkKjR5hkSpxrB2g/s5664/20210209_095815.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4248" data-original-width="5664" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO50pASmTr-VtGj2yXZ9NNVbnqnG55WykbCtEXHDGofKR3aY0PHJrUuh6xXAfrbR-wFbqi4FQQEyddEKeIGXhFAg0xvnXDNJdpoMgCRThWQ1C3dfRd77YtLYZl38AeUkKjR5hkSpxrB2g/s320/20210209_095815.jpg" width="320" /></a></div><br />Sanırım ben hayatımda hiç elektrik süpürgesi kullanmamışım. Ya da benim kullandıklarım çakma süpürgeymiş. Bugün yeni evimizde dolabın içine asılmış Miele süpürgeyi çalıştırdım. Alet elektrik süpürgesi falan değil, toz canavarı. Belki de mıknatıs. Tozlar uçarak geliyor makinayı görünce. Ağır makina. Makine mi yoksa aman ne bileyim. Alet işte. Köpek tüyü müyü kalmadı. Ev temizlenince bir huzur geliyor ortama ama sırtım ağrıdı. Kollarım zorlandı. Haftada bir mi iki mi? Ay ne saçma şeylere takılıyor insan. Kaç kereyse o kere. Balkonlar çok güzel buradan bakınca. Bir pencere var. Tavanarası bir oda. Lamba yanıyor içeride. Jaluzisi aşağıdan yukarıya açılıyor. O yüzden tavandaki lambayı görüyorum ama içerisini göremiyorum. Benim bilgisayarcı çocuk panjurları kapatmış. Birazdan gideceğiz. Bir C vitamini mi alsam. Adamın biri bornozuyla tavanarası pencderelerden birinden dışarıya baktı. Orada yaşamak nasıl acaba. Dışarıdan bakınca güzel görünen yerlerin içi nasıl? Köpekler uyuyor. Elektrik süpürgesine bile bir tepki vermediler. Yazmam lazım. Sevval bitmek üzere. Şimdi bir kaç yıl daha bitiyor bu roman diyerek geçmese bari. Banyodaki bitki canlı değilmiş. Durdu zihnim. Sanırım uzanmak istiyor canım. Emeklilik böyle bir şey mi acaba. Uzansam dediğin, yatsam dediğin. Emekli olalım artık ayça ve ben. Kendimize bir yaş sınırı koyalım ve emekli olalım. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-50576800116836120602021-02-17T01:56:00.001+03:002021-02-17T01:56:39.470+03:00İzin<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtUh-LlOmUglV56KewYk8M5PhLCf7haSPL7sHUKL-lMxPrkZqlNnO3P0IdlBg8FRRHDn_q2Lafy1B-oebvZAZyTPZCGcsq6UKpm40JZ_5YlZOthpqWxeOGjKjQJulRYJa8HWhgL0BA-Dg/s2048/20210215_163544.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtUh-LlOmUglV56KewYk8M5PhLCf7haSPL7sHUKL-lMxPrkZqlNnO3P0IdlBg8FRRHDn_q2Lafy1B-oebvZAZyTPZCGcsq6UKpm40JZ_5YlZOthpqWxeOGjKjQJulRYJa8HWhgL0BA-Dg/s320/20210215_163544.jpg" width="320" /></a></div><br />İzin vermiyor. Hayat buna da izin vermiyor demişim son olarak romanımda. Sonrasını yazamamışım. Dumanı tütüyor buhurdanlığın. Öylemi diyorlar bunlara. Gelir gelmez ilk ısmarladığım şey. Ne güzel de yanıyor masamda...mis kokular yayıyor etrafa. Yağlarını da ısmarlamıştım. Ay herhalde neden bir de onu söyleme ihtiyacı duydum ki şimdi. Yağmur var galiba dışarıda. Arabaların ıslak sokaklarda geçerken çıkardıkları gibi bir ses geliyor hafif aralık duran penceremden. Annem eskiden Roma'ya tatile gittiğimizde yanında mutlaka masa örtüleri getirirdi. Otel odamıza onları serer, masalara, üzerine de evden getirdiği çerçeveli fotoğrafları koyardı. Ne saçma diye düşünürdüm o zamanlar. Çocuksun işte, zaten anne babanın yaptığı her şey saçma gelir o zamanlar. Şimdi köln'e gelirken çerçeveli fotoğraflar getirdim yanımda. Hayat işte, değişiyorsun. Hep aynı kalacağını sanmak saçmalık zaten. Yoga bolster aldım. Yarın sabaha yoga yaparım. Şimdi yatmak da lazım. Geç de oldu ama olmuyor işte. Bazen yatamıyorsun. Sanki akşam olunca elimden akan kumlar gibi zamanda akıp gitmiş hissi oluyor. Ya da akşamları seviyor olabilirim. Herkes evine çekiliyor, günün telaşları sona eriyor ve hiç kimseyi düşünmeme, hiç bir şeyi yetiştirmeme gerek kalmıyor ve ben kendimle, bilgisayarımla baş başa kalabiliyorum. Belki de ondandır. Kim bilir. Bu kim bilir ayrı mı yazılıyordu?<p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-31344089741826190522021-02-16T11:48:00.001+03:002021-02-16T11:48:06.320+03:0016 Şubat 2021 9.47<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKeU2jmg-92BkfwJLJ2lcLXAj_KvqxDAJkNGGnVj10rG2oWPp4-lMcalqbkyVK848WHjCvalaIkW3vomYKYMEvta8MNyS9nEYnetIRRbYqqn0BLB5FSfeq7fC5rVtvs0TKKJ2YSx7xOUs/s2048/20210216_094533.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKeU2jmg-92BkfwJLJ2lcLXAj_KvqxDAJkNGGnVj10rG2oWPp4-lMcalqbkyVK848WHjCvalaIkW3vomYKYMEvta8MNyS9nEYnetIRRbYqqn0BLB5FSfeq7fC5rVtvs0TKKJ2YSx7xOUs/w320-h240/20210216_094533.jpg" width="320" /></a></div><br />Açık pencerenin önünde sigara içiyorum. Hastalanıyorum. Yine de içiyorum. Herkesin sesi hala kulağımda. Yok anam insan bu seslerden kurtulmuyormuş. Onu da anladım. Yönetmeyi öğreniyor yıllar önce yapman gerekeni 57 yaşında yapmanın da yükünü üstleniyor muşsun. Neyse yaşlanınca rahatlayacağım diye düşünüyorum. Yaşlanacağız di mi? Buruşacak her şey Buruşmaya başladı bile. Sarkmaya da başladı. Spor yapmak nafile bir çaba gibi geliyor şimdi. NolaCAK GÜZEL KASLARIM OLURSA DİYEREK GÖTÜRÜYORUM ATIŞTIRMALIKLARI BU ARALAR. KENDİME BİR DE YENİ ÜLKEDESİN OLUR BÖYLE ŞEYLER İZNİ VERDİM. SICAK KUMLAR ÖZLÜYORUM ŞU ANDA. ŞÖYLE KEYİFLE İSTEDİĞİMİ YAPABİLDİĞİM ANLAR. ÖYLEYDİ EVİM. TÜRKİYE'Yİ ÖZLEMİYORUM SANIRIM ÖZGÜRLÜĞÜMÜ ÖZLÜYORUM. bakmadan yazdığım için büyük harflerle bağıra bağıra çıkmış dediklerim. Öyle bırakmaya karar verdim. Bakmıyorum klavyeye. Pınar hanımın terapi odasında oturmuşum duvardaki pandaya benzeyen o ağaca bakıyormuşum gibi karşı pencerelere bakıyorum ve parmaklarım konuşuyor. Yine beni dinleyeni görmüyorum. Yine yorumlayan ben olacağım. Binalar kirlenmiş. Yıkamak geliyor içimden. Sana ne diyorum. Çatılar çok güzel. Eski, Avrupa havası. Avrupa havası güzel. Bazen sokakta yürürken ben avrupada yaşıyorum artık diyorum. Geçen gün düşündüm de Afrika kıtasında yaşadım, Amerika kıtasında yaşadım, Asya kıtasında yaşadım Avrupada da yaşamış olacağım. Avustralya kaldı sanırım. Böylelikle dünyadaki tüm kıtalarda yaşamış olurum. Kutuplar sayılıyor mu bilemedim. Bir da Asya çok büyük Uzakdoğu da asya kıtası nihayetinde ama oralara gitmedim. Bir yarış mı vardı da benim haberim yok. Neyse konumuza dönelim. Ne konusu, konu falan da yok ki. Öylesine karşı pencerelere bakıp klavyede konuşuyoruz işte. <p></p>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-31394190964718785402020-04-28T14:29:00.000+03:002020-04-28T14:29:47.731+03:00Giriyor, Gidiyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36KeK-nXHsDJeYvmn7gBvfVw-oCOSA7lisVWoc_q8jt78FeZN_VL2u0jj9T8YKDTuZns9s7OvIyGXEbebHN3P_wcpm2KuUa8_v_nHJha8a8fEJ-mReIGjWaNvI-3qj1EQuD8aUaAcpt4/s1600/spring.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj36KeK-nXHsDJeYvmn7gBvfVw-oCOSA7lisVWoc_q8jt78FeZN_VL2u0jj9T8YKDTuZns9s7OvIyGXEbebHN3P_wcpm2KuUa8_v_nHJha8a8fEJ-mReIGjWaNvI-3qj1EQuD8aUaAcpt4/s320/spring.jpg" width="320" /></a></div>
Giriyor içime, duygular, kokular. Bahar giriyor mesela. Ama mesafeliyiz bu mevsim. Eskiden olduğu gibi koklaşmıyoruz. Sarılmıyoruz. Ben ona hiç sarıldım mı? diye soruyorum kendime. Bilmiyorum. Ama o bana çok sarıldı. Umudum oldu hep. O ve sonbahar. Hep başlangıçları umutları yenilikleri onlar getirdi, onlar anlattı. Aynı ailenin iki kızı. Bahar genç olanı Sonbahar ablası. Eskiyi at, yenisine yer aç, ayıkla temizle dediler. O yüzdendir belki de pencereleri açasım, dolapları toplayasım var bu aralar. Aynı ailenin iki kızı, özünde aynı ama duruşları farklı. Bahar pencereyi aç, çarşafları havalandır diyor. Aylardır gelenin üzerine serilen tozları kaldır, aç, hava girsin, havalansın, canlansın her şey diyor.<br />
<br />
Sonbahar daha ağırbaşlı. Katlayıp kaldırıyor. Dolaplara depoluyor. Eskileri atıyor. Ama düşünerek, tartarak, ihtiyaca göre. Bahar öyle mi? Niyeti canlandırmak. Sonbahar biliyor vakti gelenin gitmesi gerektiğini. Bu gitsin, bu kalsın diyor. Savruk değil kararları. Bahar pencereden sarkıttığı çarşafları silkerken, gözü bir kuşa takılıyor, kuşun peşinden hayallere dalıyor, çarşaflara takılmış ne varsa uçup gidiyor, iyi ya da kötü. Ocaktaki yemeği de bazen unutuveriyor. Sonbahar odada hüzünlü, vedalaşıyor. Hoşuna gitmese de ayrılması gerektiğini biliyor.<br />
<br />
Baharın açtığı pencerelerden kuş sesleri doluyor eve, yeşilin tonları mucizelere inandırıyor, yeni tomurcuklarını sergileyen ağaçların altında kedi yavruları dünyaya gözlerini açıyor, güneş gerine gerine yayılıyor üzerimize, geldim diyor. Günler daha aydınlık, geceler hızla geçiyor. Işık doluyor evlere, ten havayla buluşuyor nihayet, böcekler usulca çıkıyor topraktan, silkinip katılıyor aramıza.<br />
<br />
Gidiyor şimdi mahsun hırkalar, kazaklar, kabanlar, hurçlara yerleşiyor. Seneye görüşürüz diyoruz. Çoraplar belki korkuyla, belki de derin bir oh çekerek sıralarını bekliyor. Yorgun çoraplarımız var. Dinlenmek istiyorlar artık. Karanlık gidiyor, çantası küçük artık. Ağır tencere yemekleri dinlenmeye çekiliyor. Hafif salatalar, zeytinyağlılara teslim oluyor. Toprağın ağırlığı kalkıyor. Uçuşuyor her şey. Polenler konuyor, yeni hayatlar doğuyor.<br />
<br />
Bizim dışımızdaki her şey doğaya, sisteme güveniyor. Ne gelirse onu karşılamayı biliyor.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-21406363947601890382020-03-31T01:26:00.000+03:002020-03-31T01:26:02.631+03:00Öğle<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgieoW5O-5sTTds0y39yTvB0O6Lh57H_Upf00MxC6IpmeVoKxSuodr6hzC_9lEuIx6mNKsTmB4jHLKa4IuOGh1-vGZCfS2joCYwfN2fk2v3eeBpZJzhzr8ZuIX0-mwturWdYCCPv3UD-mI/s1600/frustrated-writer.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="534" data-original-width="800" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgieoW5O-5sTTds0y39yTvB0O6Lh57H_Upf00MxC6IpmeVoKxSuodr6hzC_9lEuIx6mNKsTmB4jHLKa4IuOGh1-vGZCfS2joCYwfN2fk2v3eeBpZJzhzr8ZuIX0-mwturWdYCCPv3UD-mI/s320/frustrated-writer.jpg" width="320" /></a></div>
Öğle vakti yemeğe gelirlerdi. Sabah işe giderler, öğlen yemeğine eve gelir sonra yine işe dönerlerdi. Eskiden böyleydi. Çok sıkıldım bu yazdıklarımdan. Bana ne öğleden...canım öyle demek istiyor. Öyle de ilgimi çekmiyor. Ay çok sıkıcı. Yazmak istemiyorum bunları ama 6 dakikayı doldurmam lazım. Sabahın 1'i ve uykum yok. Günler birbirine akıyor. Geceler gündüz, gündüzler gece oluyor. Yakında sanırım tam Cabin Fever olacağız hepimiz. Koronadan kurtuluk Cabin Fever'a yakalanacağız. Hareket etmeden geçen günler yavaş yavaş azaldı. Ay yanımda Hüseyin sesli telefondan bir şey dinliyor ve dikkatim dağılıyor. Müzikler geliyor, birine doğum günü şarkısı, sakız çiğniyorum onun sesi. Ay içim daraldı. Daralıyorum bu aralar bazen. Uyusam iyi olurdu ama uyumak da istemiyorum şimdi. Öyle oturmak da istemiyorum. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ay iyiki doğdun şarkıları dikkatimi iyice dağıttı. Kulaklık tak diyeceksiniz ama şu anda 6 dakika içindeyken durup kulaklık takamam. Takarsam dikkatim dağılır. Ya kimse kızına gibi bir laf duydum. En iyisi savaşamıyorsan bir şeyle yakaladığın kelimeleri al onları kat 6 dakikana. Iıııı dedi birisi. Ablacığım en kelimeleri atladı şimdi. Sessizlik derken yine iyi ki. Ve 6 dakika işkencesi bitti!Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-61586172509570364492020-03-29T23:58:00.000+03:002020-03-29T23:58:48.341+03:00Vardık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUhUNZERQtxYUVgaK3DeOBREdJZRjgMs7YvsMDJs7E7f0KOLaE8yqjeIKS4-ra4MXlsDDU-XR5nsKPKASNdZdWytM1PZ20sj2qbGBW_YJBt0HZe98bp1hh7Jdf0Vz04C-7r0zNADIcnRQ/s1600/glass-water-pills-blue-background_7280-2543.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="434" data-original-width="626" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUhUNZERQtxYUVgaK3DeOBREdJZRjgMs7YvsMDJs7E7f0KOLaE8yqjeIKS4-ra4MXlsDDU-XR5nsKPKASNdZdWytM1PZ20sj2qbGBW_YJBt0HZe98bp1hh7Jdf0Vz04C-7r0zNADIcnRQ/s320/glass-water-pills-blue-background_7280-2543.jpg" width="320" /></a></div>
"Vardık anne."<br />
"Tamam çocuğum. Rahat geçti mi yol?"<br />
"Geçti anne, geçti. Anne şimdi kapatmam lazım. Ben seni sonra ararım."<br />
<br />
"Bugün bir kuş geldi salon penceresinin önündeki ağaca."<br />
"Ne güzel anne. İlaçlarını aldın değil mi?"<br />
"Aldım kızım. Siz napıyorsunuz? Çocuklar iyi mi? Alıştınız mı?"<br />
"Alıştık. Her şey yolunda anne. Yemek yemeği unutma tamam mı?"<br />
"Tamam yavrum."<br />
<br />
"Bugün ne?"<br />
"Pazar anne!"<br />
"Unutmuşum kızım. Hepsi birbirine giriyor bazen."<br />
"İlaçlarını ihmal etmiyorsun değil mi?"<br />
"Yok yok alıyorum hepsini"<br />
"İyi. Gitmem gerekiyor anne. Yemek ocakta. Konuşuruz."<br />
<br />
-----<br />
<br />
"Vardık anne."<br />
"Tamam çocuğum. Rahat geçti mi yol."<br />
"Uzundu aslında. Ama arada durduk çok. Çay içtik, yemek molası verdik. Sen ne yaptın bugün?"<br />
"Napayım kızım. Ev boş. Öyle oturdum pencerenin önünde."<br />
"O kuş geldi mi yine?"<br />
"Geldi ya! Bir de güzel ötüyor ki!"<br />
"O zaman bir daha geldiğinde beni ara, dinlet!"<br />
"Olur. Sabah geliyor genelde. Seni rahatsız etmeyim o saatte işin çoktur, çocuklar, yeni ev. Kolay değil."<br />
"Sen beni dert etme. Kimin kızıyım. Sen ara. Sesini duymak bana iyi geliyor. Kuşu da merak ediyorum"<br />
"Çocuklar nasıl? Alıştılar mı?"<br />
"Alışacaklar anne. Zaman alacak. Hatırlasana biz Ankara'dan taşındığımızda ne uğraştın bizimle."<br />
"Evet iyi çocuklardınız."<br />
"Saat 9 neredeyse anne, senin dizi başlar şimdi."<br />
"Oldu mu o kadar? Olmuş vallahi."<br />
"İlaçlarını kolay bir yere koymuştum, rahat bul diye. Buldun değil mi?"<br />
"Buldum kızım. Sağol. Ben kapatıyorum şimdi. Dizi başladı."<br />
"Öptüm. Yarın konuşuruz anne."Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-25250190739521939182020-03-28T00:47:00.000+03:002020-03-28T00:47:03.964+03:00Öyle<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-X_9JHKiMBV9Xd2L-H81oJCtxt6Ud1TgIRHU3FgCndazOwbOcWi1deJRglxPLy6yiQbdP3y7C7tutyxp29DbTB5-ava3PUknmad2Htr9VyM5ftZYvS6JTf6_p52Y41GRDKei9zfV7Dg/s1600/tenor.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="640" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-X_9JHKiMBV9Xd2L-H81oJCtxt6Ud1TgIRHU3FgCndazOwbOcWi1deJRglxPLy6yiQbdP3y7C7tutyxp29DbTB5-ava3PUknmad2Htr9VyM5ftZYvS6JTf6_p52Y41GRDKei9zfV7Dg/s320/tenor.png" width="320" /></a></div>
Öyle. Öyle işte. Ne kadar zor bir şey bu öyle. Ne kadar zor kabul ediliyor. Öyle. Başka bir şekli olamıyor. Kabul, teslimiyet gerektiriyor. Kontrolü bırak diyor. Kontrol. Ahahahahaha aynen de bunu yazdım. Önce bu yazılır mı dedim. Sonra da bağıra bağıra gülebilseydim kağıda yapardım, yapamıyorsam da Ahahahahaha. Kontrol neden bu kadar önemli oldu? Korkudan belki de. İkisi de 'K' harfiyle başlıyor. K harfi. Ka. Ka bir erkek çocuk. Belki 8 belki 9 yaşlarında. Tek bir çocuk. Fakir bir eve doğmuş. Cin gibi. Mutlu bir çocuk. Bir kere babasının çalıştığı evin sahibi torununa bakmak zorunda kalınca sıkılmış, "oğlunu getir, şununla oynasın" demiş. O gün Ka o kocaman eve gelmiş. O gün ilk defa fakirliğin ne olduğunu anlamış. Daha önce, bu kocaman eve gelmeden önce karşılaştıracak bir şeyi olmadığından fakir kelimesi sözlüğünde yokmuş. Neyse, aslında o günün en önemli olayı bu gibi gözükse de, Ka için en önemli olay bir çizgi film izlerken gerçekleşmiş. Televizyonda çıplak, belinde ve ayıp yerlerini örten bir bez bağlamış çocuğun biri ormanda hayvanlarla konuşuyormuş. O güne kadar hayvanların konuştuğunu hiç bilmediği için bu onu çok şaşırtmış ve heyecanlandırmış ama asıl konuşan o yılan! Onun da adının Ka olduğunu duyunca büyülenmiş. O günden sonra kimse Ka'yı konuşmaya ikna edememiş. Ka öldüğü güne kadar sorulan sorulara tıslayarak yanıt vermiş. Ne kadar saçma bir altı dakika oldu. :)Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-59201208675689117442020-03-27T03:16:00.000+03:002020-03-27T03:16:09.033+03:00Kaybolduklarını<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ1oPHnaKAjzavg1h1vRvYDnvAQKldNnaL37Koif9fj702Za5tiBDtPfITPvsJRMzkDEuUxvPZD2kL-mkgxITrWXe_ZB9Vtg9XuyH_loXgHwpJZfzaoYd5Q0VRjFKCk05AEZRgz7BAKr4/s1600/depressiong728909107_1418607-860x573.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="573" data-original-width="860" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ1oPHnaKAjzavg1h1vRvYDnvAQKldNnaL37Koif9fj702Za5tiBDtPfITPvsJRMzkDEuUxvPZD2kL-mkgxITrWXe_ZB9Vtg9XuyH_loXgHwpJZfzaoYd5Q0VRjFKCk05AEZRgz7BAKr4/s320/depressiong728909107_1418607-860x573.jpg" width="320" /></a></div>
Kaybolduklarını ilk zamanlar fark etmemiştik. Geri gelirler sandık. O alışkanlıklar, o varsaydıklarımız, o her gün yaşadıklarımız. Yine eskiden oturduğumuz cafe'de oturup bir flat white içeriz sanmıştık. Geleceğe dair hala aynı hayalleri kurmaya devam ediyor, sadece öteliyoruz sanıyorduk. Dikkatli bakmayı öğrenmemiştik o zamanlar, değerlerimiz değişmişti, onları tanımıyor, ilgilenmiyorduk. O yüzden fark etmemiştik, evin düzeninin nasıl değiştiğini. Kimsenin uğramayacağını bildiğin bir hayata uyandığında insan, yavaş yavaş değişiyordu hayatı. İşte biz onu fark etmemişiz. Hep aynı kıyafetleri giydiğimiz günler sıradan gelmişti. Uzatma kabloları evin garip yerlerine, daha sık oturduğumuz yerlere çekilmişti. Uzun beyaz kablolar salonun ortasından geçiyordu. Umursamadığımızı da fark etmemişiz. Mutfakta dolaba kaldırdıklarımızın tezgahta durmaya başladığını, pek adım atmadığımızı, yavaş yavaş yemeklerin küçüldüğünü, sabah içimizde 'yine mi kahvaltı' duygusuyla uyandığımızı...bunların hiç birini fark etmemişiz. Ama usul usul çekildi bildiklerimiz. Mevsimler penceremizin önünden geçip gitti. Sevdiklerimize bir gün kavuşuruz diye düşünmüştük. Bir kaç aya her şey düzelir demişlerdi. Demelerini istemiştik belki de. Normal'e döneriz dediklerinde normalin bir daha gelmeyeceğini, yeni bir 'normal' oluşmaya başladığını çok sonradan anladık. Aylar ayları kovaladı, yıllar oldu. Birbirimizden ayrı düştük, ulaşamadık. Sınırlar kalktı. Duvarlar örüldü. Birleşmesi, bir olması, ortak bir kaderde buluşması gereken bizler, bize sunulan fırsattan o kadar korktuk ki evlere kapanınca içimize de kapandık. Ülkeler bölündü. Mahalleler duvarlarla örüldü ve geçişler yasaklandı.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-48209240376604893262020-03-26T01:26:00.001+03:002020-03-26T01:26:23.732+03:00Tarlayı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqSuADuTQEKrfa7CbnfAjtZkXU7mwj7q2Am98vykqqLadkGWAnqJ-aqr4CPhO-qNjHFxU9yao6AyIMArQhOdFhxZF3ujj7IIiGWFkyD9tGuwNq2vGvLI7hOZ5zPxgexHBUFwP7WG5RNws/s1600/532509_10150911449756910_887147559_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="612" data-original-width="612" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqSuADuTQEKrfa7CbnfAjtZkXU7mwj7q2Am98vykqqLadkGWAnqJ-aqr4CPhO-qNjHFxU9yao6AyIMArQhOdFhxZF3ujj7IIiGWFkyD9tGuwNq2vGvLI7hOZ5zPxgexHBUFwP7WG5RNws/s320/532509_10150911449756910_887147559_n.jpg" width="320" /></a></div>
Tarlayı yazmam gerekiyor. Gerekmiyor da aslında ama kelimeyi ben seçtim. Elimi sayfaya koydum. Kitap Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu. Kelime Tarlayı. Tarlayı ne yapayım ben şimdi. Hayatımda bir tarlada gezdim mi? Hatırlamıyorum. Bir çok şeyi hatırlamıyorum. Ayrıntılarda kalmıyor zihnim. Duydum ki ayrıntıları hatırlarsa insan gerisi gelirmiş anıların. Bir renk, bir koku, bir tat. Babaannemin mantısının tadını hatırlıyorum. Kararında sarımsaklı yoğurt ve üzerine döktüğü kıp kırmızı domates salçalı tereyağının tadı çocukluğum. Güven duygum. Babaannemin kokusu, teni, katlanan yaşlanmış derisi. Güzel burnu, akşam çıkartıp bardağa koyduğu dişleri, geceliği. O evin kokusu o gidince değişti. Koku dediğimde taşlar geliyor. Siyah, gri, şekilleri farklı taşlara dökülen arap sabunlu sular, o temizlik kokusu, apartman, okul dönüşü, apartmana yayılan dolma kokuları, başka evlerin başka hayatların sofraları. Renk hep kırmızı. Neden hep kırmızı? Kan mı? Bir rüya var. Çocuğum o zamanlar. Çok küçük. Bir teknedeyim. Limana bağlanmış bir taka taka aslında. Ufacık kapalı bir yeri var. Su teknenin kenarına vuruyor. O limanlarda vurduğu gibi, yavaş ritmik vuruşlarla. Akşam. Geç. Kimse yok etrafta. Ben kapalı yerin penceresinden dışarıya bakıyorum. Geceyi görüyorum. Siyah. Bir sokak lambası var. Teknenin içi kıp kırmızı. Her yer kan. Korktum mu artık hatırlamıyorum. Ama izi kalmış o rüya anının, gerçek olmuş bir yanı, şekillendirmiş beni, beslemiş korktuğum her neyse. Ben hep kayıplardan korkarım. Asla dönüşü olmayan kayıplar. O ağır kayıplardan sonra yaşamaya devam eden, gülebilen, hayata katılabilen insanlardan alamam gözümü. Anlamak ister gibi, başka bir yaşamda öğrenemediklerimi öğrenmek ister gibi...Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-12374394730630040292020-03-25T01:29:00.000+03:002020-03-25T01:29:12.437+03:00Kalmış<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVD9Yt9crPKI7nGcKhZP82JFV3CoT3bGjLtUmFWIBV7MlZmm6Gw4vHwNm66vkEuuyQNBr2ereIjGpQz_TXanSr4LOlPJSWxCWIxG3spXFkj-N7AE1Xf6t7aLv8Zq_Ty7JSVRBK8UL_Wz0/s1600/cauliflower-250x250.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="250" data-original-width="250" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVD9Yt9crPKI7nGcKhZP82JFV3CoT3bGjLtUmFWIBV7MlZmm6Gw4vHwNm66vkEuuyQNBr2ereIjGpQz_TXanSr4LOlPJSWxCWIxG3spXFkj-N7AE1Xf6t7aLv8Zq_Ty7JSVRBK8UL_Wz0/s1600/cauliflower-250x250.jpg" /></a></div>
Kalmış bunlar ve bozulmuş. Kalan şeyler bozuluyor biliyorsun. Neden bunları atmıyorsun ki. Her seferinde ben hatırlatmak zorunda kalıyorum. Hele karnabahar hiç kalmamalı. Tabii siz zor zamanlar ve savaş görmediniz. Bilmiyorsunuz ne kadar değerli olduğunu her şeyin. Sanıyorsunuz ki hepsi bedava. Bedava ne var ki dünyada. Filmde kadın soruyor kim bu insanlar? Paraya mala mülke demire çeliğe insan hayatından daha çok önem veren bu insanlar kim? Öyle diyor ve bu sorusu sonunda onun ölümüne sebep oluyor. Bir kız çocuğu annesiz kalıyor. Yatılı okulda annesinden her gün gelen telefonu beklerken ağlıyor. Telefon gelmiyor. Neden çocuk yaparsın ki böyle bir işin varsa diye ben soruyorum. Ama biliyorum yanıtını. Yaparsın işte. Çünkü hepimiz her şeyi yaşamak istiyoruz. Hepsini istiyoruz. Hepsi olsun. Sonra kendimizi olmadık durumların içine sokup ah vah ediyoruz. Kendimizi terk eden annelerimiz, dünya için bir şey yapan annelerimiz, babalarımızın bıraktığı izleri silmek için silme doktorlarına gidiyoruz. Silme doktorları var artık. Psikolog kelimesi yakında sözlükten de çıkartılacakmış. Konuşma terapisi demode olmuş. Anın mı var, gel doktor silsin. Hatırlamıyorsun. Hatta istediğini hatırlayabiliyorsun. Gerisini, yani acıyı falan siliyorlar. Çok pahallı tabii ki ve herkes silemiyor. Silemeyenler bir yerde silebilenler başka bir yerde yaşıyor. Soru dönüp dolaşıp yine geliyor.. Kim bu insanlar, paraya, mala mülke insan hayatından daha çok değer veren? Bozulmuş. Evet kalmış ve bozulmuş. Karnabahar bozulsa ne olur. Dünya kalmış. Sınıfta kalmış ve bozulmuş. Çöpe atmak gerekiyor belki de. Kim bilir? O da başka bir 6 dakikaya...Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-35146946132373473662020-03-23T02:04:00.004+03:002020-03-23T02:04:54.174+03:00Hissedebilmek<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSgxq8oA0t2xAZwFhgb-BzvJKogN2kMsBiaQ8HzGCLEha55_XoNJrK2o_qvap0nC6Yu8ZDRfi_sinlxhYgxLtKXHWLu2BHzIVlFWdBu3IuAAUIDHmOyJ6fHsSVYq2kQadbSXZkMDlR7nE/s1600/5D6D1A7D-B43A-46A5-A57B-3260311FBF8C.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="429" data-original-width="715" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSgxq8oA0t2xAZwFhgb-BzvJKogN2kMsBiaQ8HzGCLEha55_XoNJrK2o_qvap0nC6Yu8ZDRfi_sinlxhYgxLtKXHWLu2BHzIVlFWdBu3IuAAUIDHmOyJ6fHsSVYq2kQadbSXZkMDlR7nE/s320/5D6D1A7D-B43A-46A5-A57B-3260311FBF8C.jpeg" width="320" /></a></div>
<div dir="ltr" id="docs-internal-guid-53b813fd-7fff-b302-e03b-8cd80655a033" style="-webkit-text-size-adjust: auto; line-height: 1.38; margin-bottom: 0pt; margin-top: 0pt;">
<span style="font-family: Arial; font-size: 11pt; font-variant-east-asian: normal; font-variant-ligatures: normal; font-variant-position: normal; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Hissedebilmekti yapmamız gereken tek şey. Ama olmuyordu işte. Kimse gözlerini kapatınca hissetmesi gereken o huşu duygusunu yakalayamıyordu. Öğretmenimiz, guru da değil. Bana Guru demeyin daha çok yolum var o mertebeye gelmek için diyen kadın bize kendisine öğretmen deme hakkı vermişti. Kendimi ilkokulda gibi hissediyordum. Parmak kaldırıyor, öğretmenim diyorduk. Hocam da dememizi istemiyordu. Her hangi bir dini olmadığını, kendine göre inançları olduğunu falan söylüyordu. Sarışındı. Uzun boylu. İlkokul bale öğretmenime benziyordu. Onun adı Süreyya’ydı. Ona aşıktım sanırım. Ben de Süreyya olmak, kuğu gibi süzülmek ve uzun sarı saçlarımı onun gibi savurmak istiyordum. Sonra Ankara’da annemin bir iş arkadaşı vardı. Kısa boylu bir kadındı. Net bir görüntü var gözümün önünde. Arkası bana dönük. Üzerinde bir döpiyes gibi bir şey, griydi sanırım. Topuklu ayakkabıları. Kapıya yüzünü dönmüş annemle konuşuyordu. Gitmek üzereydi. O yüzden kapının yanındaydık. Saçlarını, sarı saçlarını rapunzel gibi uzatmıştı. Örmüştü. Kalın kocaman parçalardan örülmüş, çok düzgün örülmüş o saçlara dokunmak istedim. Çok istedim. Çektim saçını. Annem ne yaptı hatırlamıyorum ama muhtemelen azarlamıştır beni. Ayıp falan demiştir. Kadın güldü onu hatırlıyorum. Çocuk olmak. O evde sarmaşıkları koparıp yerdik, kedimiz vardı. Yıkamıştık. O evde benim odamın penceresi okulun duvarına bakardı. Bir de apartmanın arkasındaki araba garajına inen yol geçerdi aramızdan. Çok hastalanırdım çocukken. Yatakta yatar zilin çalmasını beklerdim. Herkesin derste benimse yatakta olmam nasıl da mutlu ederdi beni. O evi çok net hatırlıyorum. Hatta şu anda bizim salonda duran piyanonun durduğu yeri bile hatırlıyorum. Kalkıp piyanoya dokunmak istedim bir an için. Geri getirmek anıları. Sanki dokunsam duyarmışım gibi sesleri. Belki de duyarım. Kimbilir. Asıl o anılara gitme ihtiyacım ne onu çözemedim. Ama zil çaldı, 6 dakika bitti.</span></div>
Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-72374462026974766932020-03-22T00:40:00.000+03:002020-03-22T00:40:10.481+03:00Kime<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6JfrTwFYiUjmAR07Un1FXE79QHoppc4mWkv7vjBDaZtuLxiwnvp9BT5N6etaEHMWmdaq_S45aZUGIrSI0KNxi3W3fSwY2a-Srcc9ie5P2lhaibxxp8g_hehXwNsSLNL5XJGJbKcwO00A/s1600/Depositphotos_53251343_original.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6JfrTwFYiUjmAR07Un1FXE79QHoppc4mWkv7vjBDaZtuLxiwnvp9BT5N6etaEHMWmdaq_S45aZUGIrSI0KNxi3W3fSwY2a-Srcc9ie5P2lhaibxxp8g_hehXwNsSLNL5XJGJbKcwO00A/s320/Depositphotos_53251343_original.jpg" width="320" /></a></div>
"Kime geldiniz, evladım?"<br />
Yaşlıydı. Elleri ağrıyordu. Yağmur geliyordu. Yağmurda daha çok ağrırdı. Dizleri, onları düşünmek bile istemiyordu. Zar zor çalan kapıya yürümüş, açmıştı. Kimse gelmezdi. O yüzden alışık değildi koltuktan kapıya yaptığı bu ufak geziye. Şaşırmamıştı kapısı çalınca yine de. Belli bir yaşa gelince insan şaşırmıyordu pek. Gri perdelerin yavaş yavaş indiği gözlerini kısıp karşısında duran genç kıza baktı. Gözleri saçlarının rengini, gözlerinin büyüklüğünü seçiyordu ama gerisi pek bulanıktı.<br />
"Size teyzeciğim," dedi kız ve bir adım daha yaklaştı. "Girebilir miyim?"<br />
Yaşlı kadın kımıldamadı. Bir eli kapıda diğeri duvarda kapının önünde durdu. Gökyüzüne baktı. Yağmur yağdı yağacak, dizlerindeki ağrı geldi gelecek.<br />
"Burada benden başkası yok yavrum," dedi "Ben de seni tanımıyorum. Yanlış eve geldin her halde çocuğum"<br />
Kız gülümsedi. "Doğru ev burası teyze, gireyim hele bak anlatacağım." Bir adım daha yaklaştı kız. Çiçek kokuyordu. Yaşlı kadının gözleri zayıflamıştı, dizleri çatırdıyordu, kulağı da eskisi gibi duymuyordu ama burnu hiç bir yetisini kaybetmemişti. O çiçek kokusu ağırdı, ucuz parfümlerin tınısını aldı. O kadar yakın durması da pek hoşuna gitmemişti. Sokağa bir göz attı. Boştu. Dönüp genç kıza baktı.<br />
"Sen gitsen iyi olacak çocuğum, ben yaşlı bir kadınım. Vaktim yok bir şeyler dinlemeye," derken kapıyı örtmeye çalışsada kızın ayağı girdi araya.<br />
"Ah teyzeciğim, bu kadar zorlaştırmasanız şu işi..." dedi. Eliyle havada bir şeyler yaptı, sallar gibi. Dört kişi belirdi arkasında, 3 kız bir erkek. Kız önde onlar arkada yaşlı kadının evine girdiler. Kapı sessiz sokağın üzerine kapandı. Salgın vardı o yıl. Kimse sokağa çıkmıyordu. Herkes kendi evinde uzun zamandır yapmayı ihmal ettiği işleri yapıyordu. Salgının 20. günüydü artık normal bu olmuştu. O yüzden kimse duymadı yaşlı kadının çağrılarını, kimse görmedi evden bir saat sonra hızla çıkan gençleri. Yemek pişirmekte olan komşusu sonradan bir kahkaha sesi duyduğunu hatırlayacaktı. Çocuklar oyun oynuyordur odada diye düşündüğünü, o gün ne kadar çok yağmur yağdığını ve bunlar gibi bir çok şeyi hatırlayacaktı. Yaşlı kadının yavaş yavaş öldüğünü, ziyaret edeni olsaydı birisi hastaneye yetiştirseydi diyen polislere duyduğunu sandığı o kahkahayı anlatmayacaktı. Yıllar sonra yağmurlu bir günde aklına gelecekti. Çocukları kendi hayatlarını kurmuş, kocası dünyadan gitmiş olacaktı. Dizlerinde bir ağrı yağmurun gelişinin habercisi olacak, kadının hiç çalınmayan kapısı çalınacak, gök gürleyecek ve kadın yıllar önceki o günü hatırlayacaktı.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-74721828530620319342019-06-11T01:23:00.001+03:002019-06-11T01:23:43.614+03:00GeceGeceler Katran karası geceler. Nilüfer söylüyor bir yerde, anılarımın derinliklerinde. Yoldan geçen arabaların farları tavanda şerit şerit geçerken oda kısa bir an için aydınlanıyor. Kış. Ankara. Bazen düşünüyorum o kadın kimdi? Parçalarını bırakıyor insan anılarında. Anılar güzel şeyler. İyi bir çikolata gibi tat bırakıyor geriye. Fazlası da fazla. Tadı kaçıyor fazla dalınca. Dalmıştım bir keresinde. Bodrum’da. Bir deniz kestanesiydi avcumun içinde. Balıklar gelip yediler. Su maviydi. Sarı bir hortum var aklımda. Tom and Jerry izlerdim Amerika’da. Bahçe hortumu olurdu. Yeşildi o. Amerika’da yaşayan o kızdan ayrılalı neredeyse otuz yıl oldu. Hiç bir şey aynı kalmıyor. Her şey her an değişiyor. Anılar nereye gidiyor? Yaşanmışlıklara ne oluyor? Zaman geçerken parçalanıp ayrışıyormuyuz. Quantum mı bu? Kaku izliyorum. Michiko Kaku galiba adı. Fizikçi. Evreni 15 dakikada anlatıyor YouTube’da. Televizyonun olmadığı yıllar var hayatımda. Ben o kadar yıl yaşamışım. Sonra siyah beyaz olanlar. Anneannemin evi. Bir ispanyol bebek vardı büfede. Dedemin madalyalarının yanında.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-20828178715908014482018-01-16T12:38:00.001+03:002018-01-16T12:38:34.039+03:00Anlatmaya<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzXMYfK7TiVU30P5vMzqI-tLIgkekVQNIJ6aR1G-AoKlGhYCroKxgaUF3tMm5ejtzJ5Y5hlMIixIS-Wh_8f9gwLrQGe0rJALLOrhpd100zX5IuqIHxbG5Bp-2uXkRbvzlKIKdKBtHJh9k/s1600/emino%25CC%2588nu%25CC%2588.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzXMYfK7TiVU30P5vMzqI-tLIgkekVQNIJ6aR1G-AoKlGhYCroKxgaUF3tMm5ejtzJ5Y5hlMIixIS-Wh_8f9gwLrQGe0rJALLOrhpd100zX5IuqIHxbG5Bp-2uXkRbvzlKIKdKBtHJh9k/s320/emino%25CC%2588nu%25CC%2588.jpg" width="320" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
Anlatmaya başladığında anladım ki bunun artık dönüşü olmayacaktı. Dışarıdan bir simitçi bağıra bağıra geçti. Nerede o eski simitçiler sokak satıcıları. Bir eskici derdi adam sesi uzar gider nağmeye dönüşürdü. Bir de Bebek Camiinde bir müezzin vardı... öyle bir okurdu ki insanın içine işlerdi. Bebek değişti, binalar değişti, insanları değişti. Şimdi bir o Bebek Badem ezmecisi bir de Mini dondurma duruyor hatırladıklarımın arasında. Sıkışmış, direniyorlar. Çekirdek alır yalıboyunda yürüyüşe çıkardık. Hatta bazen anneannemin evinde herkes toplanmışsa, çay demlenir, bergamot kokuları eve yayılır, çay saatinin geldiği haberini verirdi. Sabahtan beri aynı eve tıkılmış, aslında hiç bir şey yapmadan, sadece beraber olmanın keyfini süren o kalabalığın içinden birisi ben bir yürüyüşe çıkıyorum der, kendini sokağa atardı. Yalı boyunda yürünürdü. Ara sokaktaki tükürük köftesi satan adamın arabasından bol soğanlı köfteler yenirdi. Anneannemin köftesine ihanet olurdu. Onun köfteleri usul usul pişer, kokusu yayılır karnı acıktırırdı. Bir de kahvaltıda bir kaba yayılarak konmuş tereyağı, mutlaka kızarmış ekmeği, ince güzel dilimlerle kesilmiş ve uzun cam bir kapta suda beyaz peynir olurdu. O mutfağın o evin kokusu vardı. Hala burnumun etrafında dolanır tam kendini koklatmaz bana. Kokularla gelir anılar. Bir anda yanından geçen bir kokuda yakalarsın yılları. Bir yirmi yıl yirmi saniyede gelir, içinden geçer ve seni sersemletir. Acı, hüzün, coşku, neşe herşeyi yaşarsın o yirmi saniyede sonra çok sevdiğin birini kaybetmiş gibi boşlukta etrafa bakınırken bulursun kendini, bazen Sultanahmet meydanında, bazen Eminönü vapur iskelesinde. Vapura biner suların üzerinde süzülürken geçmişi de geride bırakır, Kadıköy'den akşama alacaklarını kafanda listelemeye başlarsın. </div>
Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-64213798998250188382018-01-12T00:21:00.001+03:002018-01-12T00:21:59.582+03:00Kutuyu<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4FhEwA5fG1y7-7cA0zNj-xM7hr6tvI0Jn2h7ovngA687Ct3hlW9rbaLNvbYtJUf9WNdRrxOWHf0SN8PhuzkqZarzOlLT883hmohPox34hI4_lZ1qrNS6E68ocxWyuf-ubBnF3JQgdqhQ/s1600/3c917a949b3e78e40119049cd074e539--vintage-box-vintage-hats.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4FhEwA5fG1y7-7cA0zNj-xM7hr6tvI0Jn2h7ovngA687Ct3hlW9rbaLNvbYtJUf9WNdRrxOWHf0SN8PhuzkqZarzOlLT883hmohPox34hI4_lZ1qrNS6E68ocxWyuf-ubBnF3JQgdqhQ/s320/3c917a949b3e78e40119049cd074e539--vintage-box-vintage-hats.jpg" width="240" /></a>Kutuyu diğerlerinin arkasına yerleştirdi. En dibe, en arkaya, kimsenin göremeyeceği o en karanlık köşeye. Önüne dizdi kurdeleleri, kırmızı, sarı, pembe bir de mavi. Hediyesiz evlerde işe yaramayan kurdeleler dikkat çekmezler. Bir kutu durdu o dolabın en dibinde, en derininde. İçi boş. Açsan göremezsin hiç bir şey ama o bilirdi. Bir gün sesi kesildi. Zihni dağıldı. Ne söyleyebildi, ne anladı. Kutular sahipsiz kaldı. Sırları anlamını yitirdi. Yavaş yavaş kesildi etler mutfakta. Bir başkası ona yedirdi. Dolapları açanlar kurdele istemedi. Kapandı tekrar kutuların odaları. Karanlıkta yalnız kaldı yıllardır sakladıkları. Bir gün öldü. Bitti. Bir defterin sayfası usulca kapandı. Bir daha o hikaye pek anlatılmadı. Yıllar geçti, dilden dile dolandı sonra bir gün buhar oldu. Yok olurken kimse duymadı. Onun sesi hiç dünyaya dokunmadı, kutuları açtıklarında buldular, kararmış çığlıklarını. Ufacık, cılız. Kırmızı bir kutunun içinden bir parça döküldü, yere düştü yuvarlandı. Koltuk altına kaçtı. Adamlar geldi. Ellerinde büyük kutular. Tek tek koydular içine buldukları her kutuyu. Birileri umutla açtı her birini, ne gördü ne duydu. Sadece boş bir kutu. Hikayelerin anlatıcıları olmayınca hepsi buraları terk etti. Hiç kimse de pek önemsemedi.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-72253928116206220272018-01-12T00:08:00.001+03:002018-01-12T00:08:56.537+03:00bardakta<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfBZAx2m62cwFUOYngYyALksHnvJJJg5ybUyfjDZXHjwgEpsKgNuBdoaJJz3-gLy5yaGT30Okr3Yk4iwPWJrLlFrURDeWrGp4pA4hCWJWXybsH8y4vapqrxXRI7A43xjHiprnQMRlJAJ4/s1600/milk-glass-and-slice-bread-on-kitchen-table-glass-of-milk-and-sliced-bread-on-cutting-board-milk-cup-on-table-freshly-baked-bread-homemade-food-breakfast-food-at-morning-dairy-product_slwbfkyjqx_thumbnail-small01.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfBZAx2m62cwFUOYngYyALksHnvJJJg5ybUyfjDZXHjwgEpsKgNuBdoaJJz3-gLy5yaGT30Okr3Yk4iwPWJrLlFrURDeWrGp4pA4hCWJWXybsH8y4vapqrxXRI7A43xjHiprnQMRlJAJ4/s400/milk-glass-and-slice-bread-on-kitchen-table-glass-of-milk-and-sliced-bread-on-cutting-board-milk-cup-on-table-freshly-baked-bread-homemade-food-breakfast-food-at-morning-dairy-product_slwbfkyjqx_thumbnail-small01.jpg" /></a>Bardakta bir damla süt. Sütün içinde bir siyah nokta. Noktaya bakınca bir kuyu. Siyah karanlık. Etrafta sessizlik. Parmağını değdirdiğinde sütün üzerinde dalgalar. Bir batan bir çıkan siyah nokta. Bir cümlenin sonu gibi. Son söz gibi. Beyazın üzerinde siyah. Gizli bir cenaze töreni. Cepte bir şişe viski, ufak, saklanabilir. Bir ağacın altında boğazı yakan, karın ortasında bedeni ısıtan viski. Halbuki hiç sevmem viskiyi. Kokusu keskin, yakıcı, anıları karanlık, tekinsiz. Düşük pantolon belleri, bulanık kafalar, akşam uykuya çağıran yataklar, tüm sırları taşıyan yastıklar. Uyumak mı saklanmak mı, viski gibi yakıp geçen mi? Bulanık düşünceler arasından sızan geçmiş. Parça parça dağılan, bir uykuda toplanan, uyanınca unutulan. Güneş çıkınca kızaran ekmekler, kızgın tavada etler, ev reçeli, çilekli. Çay tavşan kanı demli. Yakıyor boğazımı, ısıtmıyor içimi. Üşüyorum. Dışarıda güneş karın üzerine vuruyor. Cama ışık taşıyor. Evin içi almıyor. Perdesiz evler komşusuz mahalleler, duyulmayan sesler, çekmecelere gizlenmiş kelimeler. Ne gündüz ne gece, hep akşamüstü yaşamlar. Çay saatiyle örtülen ayıplar, bir gülümsemede gizlenen acılar.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-6373971915692390632018-01-09T23:01:00.000+03:002018-01-09T23:01:18.478+03:00Eski<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs4dfiMI_ug4u-lKn1NEL3Xcqdhgu5sIdI7tXiA-v1B50HZdtOgQN2DcxZeVf6gjF9svsC9McfOw1lpWlLO6Locr-G5xqEt2vGSfnrQ2AFA0H2feR58mh47eSm4CW78nyT8zaxJAyEgF8/s1600/ev.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs4dfiMI_ug4u-lKn1NEL3Xcqdhgu5sIdI7tXiA-v1B50HZdtOgQN2DcxZeVf6gjF9svsC9McfOw1lpWlLO6Locr-G5xqEt2vGSfnrQ2AFA0H2feR58mh47eSm4CW78nyT8zaxJAyEgF8/s320/ev.JPG" width="320" /></a>Eski bir sokakta unutulmuş bir evde yaşardı. Gözleri artık görmüyor, dünyada tanıdığı kalmamıştı. Tabii bakkalın çırağı Hasan'ı saymazsan. Genç çocuk ona her gün uğruyor "Hayriye teyze, bir ihtiyacın var mı?" diye soruyordu. Her sabah saat tam sekiz olduğunda uğrardı. Mutlaka birisine ekmek götürürken ya da bakkal dükkanına dönerken ihmal etmez kapıyı çalar, yaşlı kadının her seferinde "yok evladım" demesinden sıkılmaz, "tamam sen beni ararsın bir şey olursa" der, sonra hızla köşeyi dönüp kaybolurdu. Belki de Hayriye hanımın bütün gün duyduğu tek insan sesi Hasan'ınkiydi. Her sabah düzenli olarak 6:30'da kalkar, yüzünü yıkar, dişlerini takar, giyinir, mutfakta çayı demlemeye giderdi. Artık gözleri de o kadar iyi görmüyordu. Görseydi Hasan'ın fark ettiği, kazağında yer etmiş lekeleri o da fark eder, hemen leke çıkartan bir şey isterdi Hasan'dan. Mutfak tezgahında kalan kırıntıları da seçmiyordu gözleri artık. Oysa ki eskiden mutfağına çok özen gösterirdi. O sabah Hayriye hanım yine 6:30'da kalktı. Yüzünü yıkadı, dişlerini taktı, giyindi ve mutfağa girdiğinde Hasan'a bir kek yapmaya karar verdi. Çocuk iyi bir çocuktu. Ona bir keresinde bahşiş vermeye kalkmış, sonra da oğlanın yüzündeki utancı, şaşkınlığı fark edip, sesindeki paniği duyunca bir daha asla böyle bir şey yapmamaya yemin etmişti. İnsanlar artık eskisi gibi değildi ki. Çoğu karşılıksız bir söz bile söylemezken, Hasan başka bir dünyadan gelmiş gibi gelirdi Hayriye Hanıma. En iyisi ona bugün kek yapmak olacaktı. O gün Hayriye hanım, un'daki böcekleri görmedi, şeker yerine tuz kattığını fark etmedi, kırdığı yumurtaların kabuklarını da kekin içine kattığını anlamadı. Limonu rendelerken, suyunu akıttığını, kekin iyice karışmadığını da anlamadı. Bunların hepsini görebilseydi belki de fırını açtığında, gaz ayarını göz kararı yapınca, ateşlenmediğini de fark ederdi... Hasan saat 8'de kapıyı çaldığında da açardı kapıyı.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-70178301228570504402018-01-07T11:37:00.000+03:002018-01-07T11:37:12.935+03:00Arasın<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWm7kbi0qw5uid40cY_c2qW03k9YKuEQATdWXzUMubXYktLMli2wx_otOxXoCuE0nBGxrHyd4yF6xM3maRf3P5bDm85zTBrQTNZ74vr38ITzIXuTQwNtO1SudipC_WM3v_AWslAwMFS4Q/s1600/jodie-sweetin-eating-at-kitchen-table-in-robe-at-night-in-walt-before-mickey-film-kvibe-video-production.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWm7kbi0qw5uid40cY_c2qW03k9YKuEQATdWXzUMubXYktLMli2wx_otOxXoCuE0nBGxrHyd4yF6xM3maRf3P5bDm85zTBrQTNZ74vr38ITzIXuTQwNtO1SudipC_WM3v_AWslAwMFS4Q/s320/jodie-sweetin-eating-at-kitchen-table-in-robe-at-night-in-walt-before-mickey-film-kvibe-video-production.jpg" width="320" /></a></div>
"Arasın. Önce o arasın."<br />
Oturuyoruz. Annem, ablam ve ben. Babam koltukta uyukluyor. Annem yarın akşam gelecek misafirleri için kuracağı sofranın planlarını yapıyor. Ablam annemin gösterdiği şekilde peçeteleri katlıyor. Ben. Ben yokum sanki. Kimse bana iş vermiyor. İkisi konuşurken, kendi aralarında konuşuyorlar. Öylece oturuyorum.<br />
"Arasın. Önce o arasın," diyor annem. Bu sefer kendini haklı çıkartmak ister gibi başını sallıyor, onaylıyor. Sinirli bu akşam. Genelde sinirli sanırım. Ablam ağladı ağlayacak. Araması gereken ablamın sözlüsü. Ne kadar saçma bir kavram şu sözlü kavramı. Birbirine bağlılık sözü etmiş iki insan. Neden? Garantilemek kadınların hayali. Ablamın sözlüsüyse sanırım alacağını aldı, söz uçtu gitti. İki gün oldu aramıyor. İki gün önce ablamda birşeyler değişti. Kimse anlamadı, görmedi. Bu evde kimse hiç bir şey görmüyor anlamıyor. Susmanın faydalarını bilirim. Çok konuşkan değilimdir. Bu evde konuşmanın çok bir faydasını gördüğümü de söyleyemem. Babam horluyor. Annem öfkeli bir bakış atıyor. Ablam daha çok ağlıyor. Katladığı peçetelere bakıyor annem. Elindeki kalemi bırakıp, peçeteleri ondan alıyor. Bana uzatıyor. "İşe yara, öyle oturup durma" diyor. "Sıra sana geldi artık." Ablama dönüyor. "Kalk, yüzünü yıka. Bize de bir çay koy." Saat geceyarısını geçiyor. Babam koltukta uyukluyor. Ablam çay koyuyor. Ben peçete katlıyorum. Annem artık sadece bana bakıyor.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-41539177913987768812017-07-18T01:45:00.004+03:002017-07-18T01:45:52.940+03:00Ah!
<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]-->
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>EN-US</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>JA</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:EnableOpenTypeKerning/>
<w:DontFlipMirrorIndents/>
<w:OverrideTableStyleHps/>
<w:UseFELayout/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]-->
<!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Table Normal";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-ansi-language:EN-US;}
</style>
<![endif]-->
<!--StartFragment-->
<!--EndFragment--><br />
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-PjeefFPfCVhtA0xlaHd1w59ups8R1-G9C8o8ZtMU53rFW-w6yILSMu2IKXBOby0cM4qi00zU027Hnneg6RLb4O7hWhLhKfK_1nAq5WKVgGkqixrNAuTUsEwXl-ixccZlV364xw_VIL8/s1600/IMG_19601.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-PjeefFPfCVhtA0xlaHd1w59ups8R1-G9C8o8ZtMU53rFW-w6yILSMu2IKXBOby0cM4qi00zU027Hnneg6RLb4O7hWhLhKfK_1nAq5WKVgGkqixrNAuTUsEwXl-ixccZlV364xw_VIL8/s320/IMG_19601.jpg" width="320" /></a><span lang="EN-US">Ah! Bir bilseniz. Ama nereden bileceksiniz
ki, tanışmadık daha. Gerçi insanlar artık bu devirde ne kadar tanışıyorlar onu
da bilmiyorum. Hay Allah, menekşeler susuz kalmış. Pardon, sulayıp geliyorum.
İsterseniz siz de gelin böyle. Biraz yürümek iyidir. Ben eskiden çok yürürdüm.
Koşardım bir de. Bir kaç kez maratona bile katılmıştım. Biliyorum, ayaklarıma,
bileklerime bakıyorsunuz. Bunu söylediğimde zaten hep sizin bu bakışınızla
karşılaşıyorum. Yaşlılık işte. Yer çekimine teslim olan şeyler sadece bu memeler
olmuyor. Güzel sizinkiler. Yapma mı? Kusuruma bakmayın, bu aralar bu silikon
meme modası yaygınmış. Sizin kiler de öyle dik durunca. Sütyenden demek. Kahve
yapayım mı? Dün torunlar kurabiye yapmışlar, getirdiler, yanına da onlardan
koyarım. Pencerenin önü güzel oluyor. Oturur orada içeriz. Yağmur da pek güzel
yağıyor. Sevmez misiniz? Neden? Herkes yazı sever. Yaz tembellik mevsimidir.
Eskiden ne yatardım şu güneşin altında ama sonradan görüyorsunuz, korunmayınca
bu deri böyle kösele gibi oluyor. Gerçi artık dokunan da kalmadı. Evet, eşim,
Arif’in babası gideli çok oldu. Kırk beş yıl evliydik biz. Olur, olur evladım.
Arif iyi çocuktur. Sen de aklı başı yerinde bir kıza benziyorsun, neden olmasın
ki? Süt? Ben koyarım çocuğum, elimiz ayağımız tutuyor hala. Kurabiyelere sen
uzan ama. Şurada, o en üst rafta..hah onlar! Boy gidiyor benim yaşıma gelince
ama maşallah sende hepimize yetecek kadar var. Arif sever uzun boylu kadınları.
<o:p></o:p></span></div>
Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-59760270613389760172017-05-17T14:01:00.001+03:002017-05-17T14:01:18.757+03:00Kalabalık <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggM3ZSPdPnAcVcTobsTEc_N_t7NbslNx-7Iy4C9eRrQlMWImF_9L1n_9JIXT8vPHvP81JOH0qvFZ6xeKWbiWNsO-NcUkyoDLldEayXKNSYvSErpajnP5SsVn01zkhvxnXosaOABMOqX0c/s1600/%25C4%25B1st.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggM3ZSPdPnAcVcTobsTEc_N_t7NbslNx-7Iy4C9eRrQlMWImF_9L1n_9JIXT8vPHvP81JOH0qvFZ6xeKWbiWNsO-NcUkyoDLldEayXKNSYvSErpajnP5SsVn01zkhvxnXosaOABMOqX0c/s320/%25C4%25B1st.jpg" width="320" /></a>Kalabalık. Hızlı. Karmaşık. Sıkış tıkış. Talepkar şehir. Para kazan, yollarımı düzenle, dükkanlarımı gez, satın al, fakirlerime destek ol, sokak köşesindeki o kadına para ver. Otobüse bin. Araba kullan. Havayı temizle. Koş, koş yetiş diyor şehir. Tiyatrolarıma git, kültürlü ol, kitaplarımı oku, sokaklarımda dolaş. Doldur, doldur için benimle diyor. Temizle taşlarımı, gez mahallelerimi. Gel, gel bana gel diyor şehir. Aç. Çok aç bu şehir. Daha çok daha çok istiyor. Ağaçlarını yutuyor tek bir lokmada. Öyle kökünden yok ediyor ki bir daha hiç ağaç büyümüyor. Bazen ufak bir çiçek deliyor betonlarını, süzülüyor çatlakların arasından. Güneşle buluşuyor. Umut olmaya hazırlanıyor. İşe koşturan bir ayağın altında ezilip yok oluyor. Aç, doyumsuz bu şehir.<br />
<i>23 Mart 2015'de Yazı Çemberinde yazılmış</i>Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5090857801590573870.post-30202173369059005592017-05-14T17:38:00.001+03:002017-05-14T17:38:02.454+03:00Gerçeğimizi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0Dx3eF1HasfpOoWw4pAH74MT1UJBnziyJWIg_3IwYzjr31yL2SPZQAuaahoUJyIw2syturpKvnUF3MxCrNroHGDMJoJ2mW-rtqboOFLDb-bPQ_dDav5yegSxxqHSkimUka5OgdxMsY0E/s1600/let-loose-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0Dx3eF1HasfpOoWw4pAH74MT1UJBnziyJWIg_3IwYzjr31yL2SPZQAuaahoUJyIw2syturpKvnUF3MxCrNroHGDMJoJ2mW-rtqboOFLDb-bPQ_dDav5yegSxxqHSkimUka5OgdxMsY0E/s320/let-loose-1.jpg" width="320" /></a></div>
Gerçeğimizi kimseye anlatmadım. Bugüne kadar. Belki kendime bile sakladım. Saklamak ne ilginç bir laf. Gizli olduğu için mi? Yoksa sakladığında mı gizli olur. Kimse bilmesin istediklerin, belki de sadece senin söylemek veya bakmak istediklerin. Bazen de kendine bile söylemediklerin. Onların da nerede gizlendiğini bilemezsin çoğu zaman. Bir rüzgar getirir onları, etrafında dolanan hafif bir kokudur o kutuları açan. Bir saniyeden uzun sürmez. O saniyenin içinde yılları yaşarsın. Duygular ne gariptir, bir saniyede binlercesini yaşarsın da anlatamazsın o kadar kısa sürede. Dil ne kadar eksik birşey. İşaret dili öğrenmeye çalışırken gördüm bedenin, yüzün, mimiklerin gerektiğini. Bacağını bir insan neden sallar durur. Ne anlatır o beden. Ya o kaşların ortasındaki çizgi? Hepsini dans edebilsen ne yapardı bedenin. Müzik bile dışarıdan bir tetiktir. Onun çağrıştırdıklarıdı seni hareket ettiren, ritimdir orada yakaladığın. Sessiz hareket eder mi beden. Müziksiz dans eder mi? Etse ne yapardı? Yine izlenirim kaygısı girer mi? İzleyen kim? Kimin umrunda? Bazen durakta otobüs, dolmuş, taksi beklerken isterim...omuzlarımı hareket ettiririm. Etrafımda insanlar olmasa belki daha geniş hareketler de yapardım. Yapmıyorum. Coşkumuzu nereye saklıyoruz? Coşkunu bir kutuya koymuştuk çocukken. Sana zarar verecek diye korktuk. Korumamız gerekir di seni. Bazen öyle saçmalıyordun ki.. Ama sözlerine birşey yapamadık. Sen de gittin yazar oldun. Oldu mu şimdi bu şiir? Okumak istemiyorum. Hayır. Kitabını da almadım. Ben yıllarca uğraştım o coşkunu kutuda tutmaya, sen bir şiir yazdıysan benim ona bakmam gerekmiyor. Sen de biliyorsun, o bir şiir değil. Sen bana mektup yazdın. Okumayacağım.Yeşim Cimcozhttp://www.blogger.com/profile/01276188193718365564noreply@blogger.com0