Doğru
var mıdır anne? Bırakıp gitmek mi, kalıp savaşmak mı? Neyle savaşır ki insan?
Öylece duruyorum kendi yaşamımın ortasında ve yine 10 yaşındayım, ve yine
bilmiyorum ne yapmam gerektiğini ve yine sana soramıyorum. Hiç savaştım mı ben
anne? Ben 10 yaşında neyin savaşını vermeliydim? O sevmediğin orospu teyzelere
direnmedim. Bulduğum yerde, her ne kadar ısıtmasa da bulduğum tüm sevgi
gösterilerini içime aldım. Geri mi çevirmeliydim anne? Saçımı onlar okşadı.
Onlar saçımı okşarken babama kayan gözlerine bakmadım. Niye bakayım ki? O senin
kocandı ve sen de yoktun. Babamın beceriksiz olduğunu sen gittikten sonra
anladım. Yapamadı tek başına. Ne beni ne evi halledemedi. Sen gidince
tepinmedim, günlerce ağlamadım, içime kapanmadım ya da hırçın bir çocuk olmadım
hiç. Ben kabul ettim, evde olmayan kokunu, okuldan sonra içime attığım
kelimelerimi, hikayelerimi. Soru sormamayı, önüme ne gelirse ona odaklanmayı
senin yokluğun öğretti bana. Beklemeyi öğrendim, neyi beklediğimden bir haber.
Ve işte şimdi anne, yine bekliyorum. Gitmedim ona, mektupları gösterip hesap
sormadım. Ödüm kopuyor anne...gidecek diye. Ben gidenlerin ardından sadece
beklemeyi biliyorum. Ben savaşmayı bilmiyorum anne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder